Bilgenin siyaseti, siyasette bilgelik ve popülizm: Talut ve Calut kıssasından dersler

Yönetim işinin filozoflara, bilge insanlara veya bilim adamlarına bırakılması gereken ciddi bir iş olduğu düşüncesi Platon’dan itibaren siyaset biliminin önemli tartışma temalarından biridir. Bizzat Platon’un...

Yönetim işinin filozoflara, bilge insanlara veya bilim adamlarına bırakılması gereken ciddi bir iş olduğu düşüncesi Platon’dan itibaren siyaset biliminin önemli tartışma temalarından biridir. Bizzat Platon’un yaşamış olduğu ve sonu fiyaskoyla neticelenmiş olan siyaset tecrübesi, Syracusse’taki denemesi, bu fikrin o kadar da matah olmadığını göstermiştir aslında. Siyaset ve ideal devlet üzerine şimdiye kadarki bütün tartışmalarda fikirleri referans olmuş olan Platon ayarındaki bir felsefeci, siyaset üzerine söylediklerini sahada uygulamaya sıra geldiğinde feleğini şaşırmak durumunda kalmış ve büyük bir hezimetle sahadan çekilmek zorunda kalmıştır.

Buna mukabil son derece bilge siyasetçiler de olmamış değildir. Peygamber Efendimiz’in kendisi bunun en ideal örneğidir. Hem peygamber hem de en ideal şekliyle iyi bir yönetici örneğini sergilemiştir. Hulefai Raşidin, aralarında üslup, seviye ve başarı farkı olsa da her biri bilge (raşid) yöneticinin iyi örneklerini sergilemişlerdir.

20. yüzyılın sonunda Avrupa’nın ortasında bütün çağdaş siyaset felsefelerinin ve modernist anlatıların en çakal, en sahtekar siyasal odakları maskeleyerek bir halka karşı soykırım uyguladığı bir ortamda bir güneş gibi parlayan mücadelesiyle Aliya İzetbegoviç kelimenin tam anlamıyla, Platon’un adını koyup kendisinin erişemediği “bilge kral” rolünü en güzel şekilde oynadı.

Siyaset ve bilgelik arasında kurulan platonik ilişki, felsefeyi pratikte meslek olarak benimsemiş olanlara asla bir avantaj sağlamıyor. Platonik felsefenin aradığı erdemi siyasette temsil etmek ve bu erdem idealini gerçekleştirmek sahada farklı bir pratik bilgelik türü de gerektiriyor. Bu siyaset bazen erdemleri kaybetmemek için dünyayı kaybetmeyi de göze almayı gerektirebilen bir çizgiye de çekilebilir. Muaviye ve kardeşi Ziyad, Amr bin As ve Mugire bin Şûbe gibi muhalif kişilerden “Arabın dâhisi”, becerikli diye olarak bahsedildiğinde, Hz. Ali’nin “Eğer ki Allah’tan korkmasaydım, Arab’ın dâhisi ben olurdum” dediği rivayet edilir.

Siyasette başarılı olmak ile bilgelik arasında bu yüzden elbette zorunlu bir ilişki olamıyor. Ama erdemlilerin ortak akılları ve pratikleriyle başarılı bir siyasetin planlarını, stratejilerini yapmaları da şart. Platon Syracusse’tan hayal kırıklığıyla döndü diye siyaset insana sürekli dünyaya karamsarlık ve kötümserlik telkin eden lanetliymiş gibi kötülere terk edilecek bir alan değildir.

Ramazan’ı geride bıraktık, orucumuzu tuttuk, zamanı ve tarihi yeniden idrak ettik. Zaman ve tarih içinde değişmeyen şeyi tekrar yakaladık, kendimizi Hz. Adem’e kadar giden tek bir hikayeye raptettik. Onunla, Nuh’la, İbrahim’le, İsmail’le, İshak ve Yakup’la, Musa, Yusuf ve İsa ile aynı zaman aralığında buluştuk. Çünkü Ramazan Kur’an’ın indiği ay ve bunu da idrak etmek için bolca Kur’an okuduk, dinledik.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sömürge kafaların Yusuf Tekin’e garezleri 20 Kasım 2024 | 468 Okunma Değerlerimiz ve biz 18 Kasım 2024 | 144 Okunma Dini, ekonomik ve siyasi değerlerimizin durumu 16 Kasım 2024 | 120 Okunma İnsanlık için basit, İİT ve Arap Ligi için dev bir adım! 13 Kasım 2024 | 324 Okunma Ziya Gökalp’in Türkçülüğü, Cumhuriyetin Türkçülüğü 11 Kasım 2024 | 631 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar