Bir maskeli oyun olarak hayat

“Hayat genel olarak bir tiyatro oyununa benzer. Hepimiz bu oyuna kendimize yazılmış rolleri oynamak üzere, bu rol için gerekli kostümleri özenle giyerek, gerekli maskeleri de takarak katılırız” der sosyolojide dramaturji...

“Hayat genel olarak bir tiyatro oyununa benzer. Hepimiz bu oyuna kendimize yazılmış rolleri oynamak üzere, bu rol için gerekli kostümleri özenle giyerek, gerekli maskeleri de takarak katılırız” der sosyolojide dramaturji ekolünün öncüsü Erving Goffman.

Ve ekler, insanlar aynı anda birkaç rol birden oynayabilir. Bir doktor hastasıyla muhatap olduğunda ona karşı bir doktordan beklenen kalıp davranışları da sergilemeyi ihmal etmez. Kendi aile bireylerine davrandığı samimiyet yerine sergilediği mesafe araya bir maske koymaktadır. Hastasından ayrıldıktan sonra bütün laubaliliğine, rahatlığına geri döner.

Ancak bu rahatlığın içinde de başka rolleri dolayısıyla başka maskeler takabilir. Bir doktor aynı zamanda bir baba veya anadır da. Hastasına yaptığı rolden sıyrıldığında ve çocuklarına döndüğünde onlara karşı da bu sefer babalık veya anneliğin gerektirdiği rolleri, bu rolün gerektirdiği kostümü ve maskeyi takınır. Çocuğuna bir yabancı gibi veya bir arkadaş gibi değil bir anne veya babanın gerektirdiği jestlerle, mimiklerle ve söylemlerle konuşur.

Bu konuşma hastalarla olan konuşmadan daha gayrı resmi gibi görünse de aslında onda da aile içindeki statüye uygun bir rol ve maske vardır. Aslında bu açıdan bakıldığında hayat içinde herkes bir tür sahnede yaşamaktadır ve her sahnenin bir sahne-arkası vardır.

Ancak sahne-arkası da her zaman oyundan uzak değildir. Sosyal ilişkilerin tamamına yakını bu sahne düzenini yansıtmaktadır.

İnsanların bize oldukları gibi davranmalarını biz bile istemeyiz. Bir doktorun beyaz önlüğü olmadan ve boynunda aslında çoğu kez bir işe yaramayan stetoskopu olmadan bizi karşılaması bize de ciddiyetsizlik gibi görünür. Bir profesörün de insan olduğunu ve onun da insani özellikleri, zaafları olduğunu biliriz, ama onları bizim karşımızda sergilemesini beklemeyiz, istemeyiz. Sergilediğinde profesörlüğe özgü karizmasını çizdirmiş olur.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sömürge kafaların Yusuf Tekin’e garezleri 20 Kasım 2024 | 468 Okunma Değerlerimiz ve biz 18 Kasım 2024 | 144 Okunma Dini, ekonomik ve siyasi değerlerimizin durumu 16 Kasım 2024 | 120 Okunma İnsanlık için basit, İİT ve Arap Ligi için dev bir adım! 13 Kasım 2024 | 324 Okunma Ziya Gökalp’in Türkçülüğü, Cumhuriyetin Türkçülüğü 11 Kasım 2024 | 631 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar