Birbirimize rol kesiyoruz da, nereye kadar?
Dünyanın kurulu düzeni herkesin gönüllü olarak katıldığı, herkesin bu oyun için asıl kişiliğinden, kimliğinden feragat ederek, kendisine yazılmış role uygun kostümleri takınıp maskeleri giydiği bir tiyatro oyunu gibidir.
Öyle diyordu Erwing Goffman, bir süre önce devamını yazacağımızı vaat ettiğimiz kitaplarıyla ilgili yazımızda. Birbirimize rol yaparak yaşıyoruz aslında. Herkes yaptığı rolle kendi doğallığının dışına çıkıyor ve bu hayatımızın rutini. Herkes bu rutine hazırlanarak katılıyor.
Tuhaf olanı çoğu kez doğallığı da savunan, onu yücelten bir söyleme de hep birlikte prim veriyor olmamız.
“Ya olduğun gibi görün ya da göründüğü gibi ol” diyeni beğeniyoruz. Bu sözün sözler içinde bir yeri oluyor. Oysa gerçekten sosyal ilişkilerde protokolleri aşarak olduğu gibi görünen birine dünyayı dar edebilir, onu hep birlikte linç bile edebiliriz.
Düşünsenize bir öğretmensen öğretmenin gerektirdiği hal ve davranışları, rolünün gerektirdiği repliklerle, kostümlerle oynamanız gerekiyordur. Doğal, içinden geldiği gibi davranan bir öğretmenin veya doktorun veya babanın veya annenin neler yapabileceğini kimse kestiremez bile. Çünkü insanın doğal davranmaya başladığında içinden ne tür davranışlar sergileyeceğinin haddi hesabı yoktur. İnsanoğlunu tutan gelenekler, habituslar, davranış kalıpları olmadığında önünde sınırsız davranış seçenekleri vardır.
Rolümüzü biraz da insanların bizden olan beklentileri yazıyor ve bizim o beklentilere cevap vermekten ne beklediğimiz de belirliyor.