Bu muyuz biz? Şu şehir aynasında gördüğümüz biz miyiz?
Hazır şehirlerimizin kimin tarafından ve nasıl yönetileceği üzerine bir seçime gidiyoruz, vesile edinip bir süre şehir üzerinde düşünmekte büyük fayda var.Şehir üzerine düşünmek insanın...
Hazır şehirlerimizin kimin tarafından ve nasıl yönetileceği üzerine bir seçime gidiyoruz, vesile edinip bir süre şehir üzerinde düşünmekte büyük fayda var.
Şehir üzerine düşünmek insanın kendisi üzerinde düşünmesi, hatta bu düşüncede önemli bir aşama kaydetmesi demek. İnsan, tabiatı itibariyle kendisi üzerinde düşünebilen tek varlık.
Düşünebiliyor olması, bu imkanını kullanıyor olduğu, yani düşündüğü anlamına gelmiyor tabi. Tıpkı düşünebiliyor olması her düşündüğünün isabetli, sağlıklı olduğu anlamına gelmediği gibi.
İnsanın kendi üzerinde düşünmesi, kendini tanıması, kendinin farkında olması, aklının sınırlarını bilmesi, kişiliğinin güçlü ve zayıf yanlarını öğrenmesi, iyi duyguları kadar kötü duygularının farkına varması; mesela kibrinin, nankörlüğünün, kıskançlığının ve çekemezliğinin, bencilliğinin ve sadizminin, bir dizi kompleksinin canlandığı anları izlemesi, dolayısıyla kendini kontrol etmesi. Bütün bu farkındalığı sağlayacak bir şehirlilik mi arıyoruz?
Aslında şehir içinde yaşayanın en canlı ve en yoğun şekilde yaşadığı bütün bu duyguların farkına varmak kendi üzerinde düşünmenin bir erdemi. İnsan salt akıldan ibaret değil tabi. İnsan salt felsefi metinlerde adını sıkça zikrettiğimiz şu büyük harfli “İnsan” da değildir.
O resimlerde çizilen bir insan da yok aslında.