Demirtaş’a ve DTK’ya şahitlik edeceksek…
HDP eski Eş-Genel Başkanı Selahattin Demirtaş tutuklu olarak yargılandığı davalardan dolayı mahkemeye ifade veriyor. Yargılandığı davalarda yaptığı savunmaların içeriğine, tutarlılığa...
HDP eski Eş-Genel Başkanı Selahattin Demirtaş tutuklu olarak yargılandığı davalardan dolayı mahkemeye ifade veriyor. Yargılandığı davalarda yaptığı savunmaların içeriğine, tutarlılığa veya tutarsızlığına girmek gibi bir niyetim yok. İlke olarak, görünürde neyle hangi açık görünen suçlamalarla olursa olsun, yargılanmakta olan herkesin kendini savunma hakkının kutsallığına inanırım. Türkiye’de yargı zaman zaman ne kadar siyasallaşma eleştirisine konu olsa da eninde sonunda işliyor.
Siyaseten ne kadar karşı olsam da yargılananların savunma hakkına müdahil olacak şekilde fikirlerimi serdetmekten kaçınırım. Yargılanan insanların masum çıkma ihtimali herşeyden önce insanlık adına daha sevindirici olsa gerek. Masumiyete her zaman kazanma şansını daha fazla tanımak lazım; nerede, hangi ideolojik veya psikolojik kısıtlar altında kalmış olursa olsun.
Bununla birlikte Demirtaş’ın özellikle 6-7 Ekim olayları esnasında insanları sokağa dökme konusunda ortaya koyduğu performans ve bunun neticesinde başta Yasin Börü olmak üzere 53 vatandaşımızın nasıl bir linç süreciyle hayatlarını kaybettiğini hep birlikte izledik. Aynı zamanda PKK gençlik örgütlenmesinin öz-yönetim adı altında Güneydoğu şehirlerinde estirdiği ve neticesinde yüzlerce kişiyi ölüme götüren hendek terörüne bizzat Demirtaş’ın verdiği açık desteği, HDP gençliğini ona yönlendirmesini de... Demirtaş’ın bu olaylarla ilgili de bir savunması vardır elbet, orasına karışmam.
Şimdi karışmama neden olan benim adımı anarak kendini savunması. Savunmasını özetlediği tweetlerinden birinde şöyle demiş: “Suçlamaya konu DTK toplantılarının bazılarına –kaderin cilvesine bakın ki- AKP milletvekilleri Galip Ensarioğlu ve Yasin Aktay ile birlikte katılmıştık. Hepsi de basına açık, legal toplantılardı.”
Sözkonusu faaliyetin bir suç tarafı varsa bizi de “şahit” değil “suç ortağı” olarak ihbar etmiş oluyor anlaşılan. Değilse, bir suç varsa ortada bizim katılımımız onu elbetteki suç olmaktan kurtarmaz. Ama galiba bize kendimizi savunma hakkı doğuruyor.
Bu savunma adına hemen soruyorum: Allah aşkına DTK örgütlenmesi veya faaliyetlerine Demirtaş’ın katılması ile benim sadece bir toplantılarına dışarıdan bir çok davetli ile beraber katılmamız aynı şey midir? Belki gerçekten Demirtaş da benim gibi dışarıdan davet edilmiştir, o yapının kendisiyle organik bir ilişkisi yoktur veya vardır bilemem, kendini savunsun. Ama bizim ismimizi böyle koymasının anlamı nedir?