Doğruyu doğru, yanlışı yanlış olarak görebilmek

Olaylar bazen zannettiğimizden daha basittir derken dünyanın her zaman gördüğümüz basitlikte cereyan ettiğini kabul etmekle yetinmemiz gerektiğini mi söylemiş oluyoruz? Tabii ki hayır. Öyle olsa, ne bilim gelişir ne...

Olaylar bazen zannettiğimizden daha basittir derken dünyanın her zaman gördüğümüz basitlikte cereyan ettiğini kabul etmekle yetinmemiz gerektiğini mi söylemiş oluyoruz? Tabii ki hayır. Öyle olsa, ne bilim gelişir ne teknoloji.

Çıplak gözle gördüğümüzün ötesinde basit bazı görme cihazları kullanarak görebildiğimiz bambaşka dünyaların olduğu tecrübesine herkes yeterince sahiptir. X-ray ışınları, ultrasound, MR ve sair yollarla sadece insan vücudunda, biriyle görülemeyen, başkalarıyla görülebilen bir çok boyutu görmüyor muyuz?

Tabii ki her zaman her olayın bütün boyutlarını görüyor değiliz ve gördüğümüz nedenlerin arkasında başka hikayeler, başka kurgular olabilir. Neyi görmek istediğimize göre veya gördüklerimizden yola çıkarak nasıl bir bilgiye ulaşmak istediğimize göre farklı görme yollarına, tahlil yöntemlerine başvururuz. Görünür gerçekliğin ötesinde başka bir gerçeklik olabileceği yönünde hiçbir ihtimale karşı elbette kayıtsız olmamak gerekiyor.

Ancak çıplak gözle görünür gerçekliğin ötesinde nasıl bir şey olduğunu ölçmek için başka bir görme aracı edinerek neticede yine görmek ile görünmeyen alana dair tahminlerde bulunmak farklı şeylerdir. Aslında teoriler çoğu kez tam da görünmeyen alanları açıklamak üzere devreye sokulan “açıklama modelleri” olarak devreye giriyor.

Eski Yunan’da güneşin her gün bir Batı tarafında gözden kaybolup ertesi gün Doğu tarafından tekrar ortaya çıkması her gün çıplak gözle görünen alışılmış bir şeydi. Bu olayda görünmeyen ve açıklama isteyen şey, güneşin ortadan kaybolduğunda nereye gittiği ve tekrar nasıl ortaya çıktığıydı. Güneşin bir tepenin arkasından dolanıp ertesi gün tepenin öbür ucundan gelmesi yeterince ikna edici görünüyordu, ama yanlıştı. Bu açıklamanın bir devamı olarak dünyanın düz bir tepsi gibi oluşu da aynı şekilde ikna ediciydi.

İkna edicilik tabii ki doğruluğun ölçüsü olamaz ama insanlar yüzlerce yıl bu yanlış bilgiye ikna olabilmişlerdir. Nice yanlış bilginin doğruluğuna bizi ikna eden nice bilimsel açıklamalar vardır. Bilimsel teorilerin bir çoğu bu yanlışlardan oluşuyor ve ikna edicilikleri ölçüsünde bizi bazı yanlışların doğruluğuna uzun süre inandırabiliyor.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sömürge kafaların Yusuf Tekin’e garezleri 20 Kasım 2024 | 468 Okunma Değerlerimiz ve biz 18 Kasım 2024 | 144 Okunma Dini, ekonomik ve siyasi değerlerimizin durumu 16 Kasım 2024 | 120 Okunma İnsanlık için basit, İİT ve Arap Ligi için dev bir adım! 13 Kasım 2024 | 324 Okunma Ziya Gökalp’in Türkçülüğü, Cumhuriyetin Türkçülüğü 11 Kasım 2024 | 632 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar