İbn Haldun’un penceresinden çivisi çıkmış dünyayı anlamak
İçinden geçmekte olduğumuz zamanlarda gördüklerimizin bir çoğu belki kendi ömrümüzde ilk defa yaşadığımız nitelikte şeyler oluyor. Kuşkusuz bir çoğu da bize sürekli deja vu izlenimi...
İçinden geçmekte olduğumuz zamanlarda gördüklerimizin bir çoğu belki kendi ömrümüzde ilk defa yaşadığımız nitelikte şeyler oluyor. Kuşkusuz bir çoğu da bize sürekli deja vu izlenimi verecek şekilde, dönüp dolaşıp aynı şeyleri yaşadığımızı hissettiriyordur.
Daha önce yaşadıklarımızla bir teamül, bir rutin, hatta bir kural gibi algıladığımız “tekerrür” niteliğindeki olayları aşan, bunlara hiç uymayan şeylerle karşılaştığımızda çok şaşırıyor, hayretler içinde kalıyor “dünyanınçivisi çıkmış” diyoruz. Tabi bu gelişmeleri olumsuz buluyorsak, sağlam sandığımız kurallar, gelenekler, teamüller çiğnenerek yeni bir uygulama ortaya konmuşsa…
Yok, yaşadıklarımızı olumlu bulmuşsak, şimdiye kadar geçerli olan bu gelenek, töre, örf, kural veya kurulu düzende rahatsız olduğumuz yanları bozan bir gelişmeyle karşılaşmışsak buna “devrim” diyerek olumluyoruz.
Trump’ın 300 yıllık Amerikan siyasi geleneklerini hiçe sayarak alabildiğine agresif bir tutumla hiçbir kural, değer ve teamül tanımayan uygulamaları bugün sadece ABD’de değil, bütün dünyada ciddi bir “tarih yörüngesinindışına sapma” tecrübesi yaşatmaktadır. Buna da devrim diyebilecekler de var elbet, ama İçinde İsrail’in bulunduğu ve sözümona bu kadar şımartıldığı laik dünya düzeni, bizzat kendine ait olmak üzere beslediği bütün imajını yıkıp geçiyor. İsrail devleti, toplumu ve onun bugünün uluslararası düzeninde gördüğü muamele hangi sosyal bilim teorisinin hangi çıkarımıyla açıklanabilir?
Bütün anlaşılmazların biriktiği yerde bir kaos teorisiyle ortaya çıkan postmodernist yaklaşım bile daha hiç birşeyi açıklamaya, dünyadaki gelişmelerde kaotik de olsa bir düzenliliği teşhis etmeye fırsat bulamadan neredeyse miadını doldurmuştur.
Dünyada hiçbir şeyin mutlak olarak emsalsiz olma ihtimali yok elbet. Tekerrür eden şeyler sosyal alanda da bulunacaktır ve sosyal bilimcinin ve tarihçinin görevi bu tekerrür edenleri bulup tabi olduğu kuralları, periyotları ve düzenlilikleri teşhis etmektir. Bunu sosyal bilim tarihinde ilk defa ve en güçlü şekilde yapmış olanın İbn Haldun olduğunu herkes takdir eder. O, değişen herşeye rağmen değişmeyen, tarih boyunca tekrar eden, tekrar ederken insana dair çok temel bazı sünnetleri de (sünnetullah) ortaya koyan ilmi geliştirmişti. Böylece insanlığın yaşadıklarından ibret almasını, geçmiştekilerin başına gelenlerin kendi başına gelebileceği haller için bir bilincin gelişmesini ummuştu.