İran, Devrim’ini yiyor
Tunus'ta işportacılık yaparak geçimini sağlayan genç adam Muhammed Buazizi'nin Tunus polis ve zabıtasının hukuksuz ve adaletsiz uygulamaları karşısında kendisini yakarak intihar girişiminde bulunmasının...
Tunus'ta işportacılık yaparak geçimini sağlayan genç adam Muhammed Buazizi'nin Tunus polis ve zabıtasının hukuksuz ve adaletsiz uygulamaları karşısında kendisini yakarak intihar girişiminde bulunmasının üzerinden 5 yıl geçti. 17 Aralık Türkiye tarihinde 2 yıl önce girişilen en enteresan darbe girişimini ifade ediyor artık, ama 5 yıl önce aynı gün Bu Azizi'nin gerçekleştirdiği eylem sonrasında sokaklara dökülen Tunuslıların tepkisi üzerine 23 yıldır ülkeyi yöneten Zeynel Abidin bin Alinin ülkeyi terk etmek mecburiyetinde kalacağı devrim süreci başlamıştı. Tunus'tan diğer Arap ülkelerine sıçrayan kitlesel mobilizasyon Mısır'da da 30 yıldır ülkeyi askerî bir diktatörlükle yöneten Hüsnü Mübarek'in sonunu getirmişti.
Birçok Arap ülkesinde ifade özgürlüğü, demokratik hakların gelişimi, karar verme süreçlerine katılım gibi taleplerle gelişen Arap Devrimlerinin en kritik uğraklarından birisi Suriye oldu. 1963'ten beri ülkede sürmekte olan Baas rejimine ve onun 1970 yılından beri müşahhaslaşmış hâli olan Esedler yönetimine karşı Suriye halkının sivil ve demokratik kitle gösterilerinin başlamasının üzerinden de neredeyse 5 yıl geçmiş bulunuyor.
Barışçıl kitle gösterilerinin başlamasının ardından oldukça sert bir tepki veren Beşar Esed rejiminin şiddeti tırmandırarak muhalefeti korkutup bastırma stratejisini izlemesi neticesinde bir iç savaş halini alan Suriye'deki durum, krizin uzaması neticesinde küresel bir fay hattı haline dönüştü. Artık Suriye'de Beşar Esed denildiğinde Beşar Esed'den değil, Rusya ve İran'dan bahsedildiği bir hakikat. “Geçiş sürecinde Beşar Esed de masada olmalı” argümanının ifade ettiği şey, Suriye siyaseten yeniden biçimlendirilecekse bu Rusya ve İran dışarda bırakılarak gerçekleştirilemez düşüncesidir.