Kurban kimi neye yaklaştırır, kimi neye uzaklaştırır?
Kurban, tarih boyunca her yerde ve her zaman var olmuş bir ibadet, bir ritüel, bir kültürel gelenek. Ama bu tarihsel ve toplumsal tezahürlerindeki çeşitliliğe bakan sosyolog ve antropologlar büyük ihtimalle insanların birbirlerinden...
Kurban, tarih boyunca her yerde ve her zaman var olmuş bir ibadet, bir ritüel, bir kültürel gelenek. Ama bu tarihsel ve toplumsal tezahürlerindeki çeşitliliğe bakan sosyolog ve antropologlar büyük ihtimalle insanların birbirlerinden görerek, taklit ederek kurbanı benimsedikleri sonucunu çıkarmaya çok eğilimlidirler. Bu eğilime göre kurbanın devamlılığı onun işlevselliğiyle ilgilidir.
Tıpkı genel olarak din kurumu gibi. Birçok yerde hurafelere dayanıyor olsa da, çok çeşitlense de, din, toplumsal dayanışmayı sağlayıcı bir ideoloji olarak gördüğü işlevle zamana ve değişime direnmektedir. Kurbanın da bir şekilde yerine getirdiği toplumsal veya psikolojik bir telafi, dayanışma veya ikame işleviyle her yerde karşımıza çıktığını varsayabiliriz.
Terry Eagleton’dan özetle aktardığımız bakış açısı, Marksizmin dini ihmal ettiği kadar kurbanı da ihmal etmiş olmanın onda ciddi bir eksiklik olarak kabul edilmesi gerektiğini anlatıyor. Eagleton Yunan filozoflarından Aydınlanma ve modern filozoflara kadar, Yahudi ve Hıristiyanlıktan Hindu ve Budist felsefe ve pratiklere kadar kurbanın izini sürerek...