Sorun şu: “Türkiye’ye karşı terör elden gidiyor!”

Türkiye son zamanlarda terörle mücadelesini büyük bir başarıyla yürütüyor ve bu durum görünürde terörü insanlığa düşman bir suç olarak değerlendiren Avrupalı dostlarımızı...

Türkiye son zamanlarda terörle mücadelesini büyük bir başarıyla yürütüyor ve bu durum görünürde terörü insanlığa düşman bir suç olarak değerlendiren Avrupalı dostlarımızı sevindireceğine büyük bir üzüntüye gark ediyor. Tuhaf bir paradoks bu ve her aşamada bu durumla karşılaşmak bizi büyük bir şaşkınlığa sevk ediyor.

Bakıldığında Türkiye terörle mücadelesinde demokrasiden taviz vererek başarı kaydediyor değil. Üstelik terörle mücadele ederken Kürt sorununu da giderek mazide bırakan bir özgüvenle ve iç barışı pekiştirerek hareket ediyor.

Yıllarca bize terörü, Kürt sorununu aynı emrivaki paketi içinde sunan bir zihniyete şartlandırıldık. Kürt sorunu çözüldüğünde terör de bitmiş olacaktı. Kürt sorunuyla ilgili gereken bütün ciddi adımlar atıldı. Asimilasyona son verildi. Kürt kimliği devlet tarafından tanındı ve Kürtlerin bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı olduğu kelimesi kelimesine telaffuz edildi. Kürtçe üzerinde hiçbir yasak kalmadığı gibi TRT dünyanın en otantik, en sahih Kürtçesiyle adeta Kürt kültürüne hizmet eden bir yayın politikasını devletin tam desteğiyle başlattı ve devam ettiriyor. Kürtler zaten Türkiye’de herhangi bir TC vatandaşının faydalanabildiği her türlü hizmetten ve haktan hiç kimseden eksik kalmayacak şekilde faydalanıyor.

Kürtler ülkenin hem coğrafi hem içtimai bakımından her yerinde herkesle eşit olarak var olabilmekteler. O yüzden Türkiye’nin Kürt sorunu bugün zannedildiği gibi İran’ın Kürt sorunundan daha ağır veya daha ciddi bir sorun değildir. Buna rağmen Kürt sorununu bahane eden, Kürt sorunuyla aynı paketle kendini dayatan sorun bitmiyorsa, sorunun başka bir sorun olduğu resmen kanıtlanmıştır.

Kürt sorununun teröre bahane kılındığı günlerde HDP’nin veya PKK’nın ileri gelenlerinin bize dayatmaya çalıştıkları bir söylem vardı: “Biz” diyorlardı, “Türklerin konuşabileceği ve sorunu çözebileceği son kuşağız, bizimle çözdünüz çözdünüz, yoksa öyle bir kuşak geliyor ki, onlarla diyalog bile kurmanız mümkün değil”

Bu sözlerin içindeki küstah tehdide bakılmaksızın sözümona demokrasi ve insan hakları adına birileri teröristlerin bize dayatmak istedikleri garda teslim olmayı bile tavsiye ediyordu. Oysa o yaşlı kuşak bal gibi sokaklardaki hırçın, radikal çocuk-genç kuşağı bu sözleriyle sadece sinsice kışkırtmış oluyordu. Onları diyaloga, insanlığa, barışa davet ettiği, onlara itidali tavsiye ettiği asla yoktu. O laf anlamaz gençlerin hırçınlığından, vandalizminden ve terörizminden kendilerine kurnazca ve sinsice iktidar devşiriyordu.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sömürge kafaların Yusuf Tekin’e garezleri 20 Kasım 2024 | 468 Okunma Değerlerimiz ve biz 18 Kasım 2024 | 144 Okunma Dini, ekonomik ve siyasi değerlerimizin durumu 16 Kasım 2024 | 120 Okunma İnsanlık için basit, İİT ve Arap Ligi için dev bir adım! 13 Kasım 2024 | 324 Okunma Ziya Gökalp’in Türkçülüğü, Cumhuriyetin Türkçülüğü 11 Kasım 2024 | 632 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar