“Tezkire Söyleşileri” vesilesiyle Said Halim Paşa, yeniden…

Aralık Osmanlı Devleti'nin son sadrazamlarından Said Halim Paşa'nın şehid edilmesinin sene-i devriyesiydi. Akif Emre bu değerli mütefekkirimiz hakkında Yeni Şafak'taki makalesinde önemli tespitlerde bulunmuştu. Bu yazısında Said...

Aralık Osmanlı Devleti'nin son sadrazamlarından Said Halim Paşa'nın şehid edilmesinin sene-i devriyesiydi. Akif Emre bu değerli mütefekkirimiz hakkında Yeni Şafak'taki makalesinde önemli tespitlerde bulunmuştu. Bu yazısında Said Halim Paşa'yı “İttihatçılar Arasında Bir İslâmcı” olarak takdim etmesi, Prens hakkında kanaatlerin sürekliliğini göstermesi açısından mühim.
Said Halim Paşa, özellikle 1980'lerden sonra gelişmeye başlayan akademik ilgi ile birlikte II. Meşrutiyet Dönemi'nde İslâmcılık düşüncesinin önemli temsilcilerinden birisi olarak gösteriliyor. Ancak Paşa, bu vasfının yanı sıra oldukça kritik dönemlerde Şuray-ı Devlet Reisliği, Hariciye Nazırlığı gibi son derece kritik görevlerde bulunmuş ciddi bir devlet adamıydı.
Said Halim, Paşa unvanını 1885'te bizzat Sultan Abdülhamid'den aldı. Yine Sultan Abdülhamid tarafından 1900'lerin başında Rumeli Beylerbeyi ilân edilen Paşa, rejime karşı muhalefeti dolayısıyla sürgüne gönderildi; Paris'te İttihatçılarla tanıştı, oradan gittiği Kahire'de İttihat-Terakki Cemiyeti'nin müfettişliğine atandı.
İtalyanlar Trablusgarb'a asker çıkardıktan sonra Balkan Savaşları'nın da patlak vermesi üzerine İtalyanlarla bir barış antlaşması ihtiyacı ortaya çıkınca görüşmeleri gerçekleştirmek üzere yola çıkan heyetin başkanlığına Said Halim Paşa'yı getirdiler. Başlıbaşına bu durum siyasetin ve devlet kurumlarının kendisine güvenini göstermesi bakımından dikkate değerdir.
Said Halim Paşa'nın bu devlet adamı olma vasfı o dönem Türkiye'de bulunan yabancı misyon temsilcilerinin ya da devlet görevlilerinin de dikkatini çekmiştir. Bu dönemde Osmanlı ordusuna hizmet için İstanbul'da bulunan Liman von Sanders'in Paşa hakkındaki kanaatleri şöyledir:
“Türklerin en büyük makam sahibi olan Sadrazam Prens Said Halim, şahsında bir Asya büyüğü ile modern bir diplomatın vasıflarını topluyordu. Sadrazam diğer bütün nazırlar gibi mükemmel Fransızca konuşuyordu ve gayet nazik bir kişiydi. Kısa boylu ve çok hareketli olan Sadrazam sonradan tam bir devlet adamı olduğunu ispat etmiştir. Genç Türklerin genellikle haddini aşan emellerini 1917 Şubat'ında görevi bırakmaya mecbur olduğu zamana kadar büyük bir dirayetle dizginlemeye muvaffak olmuştur.”

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Endonezya’da “Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” madde, Filistin davası 23 Kasım 2024 | 44 Okunma Sömürge kafaların Yusuf Tekin’e garezleri 20 Kasım 2024 | 468 Okunma Değerlerimiz ve biz 18 Kasım 2024 | 144 Okunma Dini, ekonomik ve siyasi değerlerimizin durumu 16 Kasım 2024 | 120 Okunma İnsanlık için basit, İİT ve Arap Ligi için dev bir adım! 13 Kasım 2024 | 324 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar