Türkiye’de üniversitenin bir “altın çağ”ı var mıdır?

Üniversite üzerine söylemlerin önemli bir kısmı olabildiğine ideal bir bilim, hakikat ve nesnellik varsayımına dayanır. Bu varsayımların toplamı birden üniversite hakkında bir otantiklik jargonunu tuhaf bir biçimde...

Üniversite üzerine söylemlerin önemli bir kısmı olabildiğine ideal bir bilim, hakikat ve nesnellik varsayımına dayanır. Bu varsayımların toplamı birden üniversite hakkında bir otantiklik jargonunu tuhaf bir biçimde işletir. Tuhaflık şu ki, bir süre sonra bu otantiklik beklentisi üniversitenin her türlü gelişimi üzerine bir yük oluşturmaya başlar.

Bilhassa üniversitenin yeni açılımları, fiziksel ve kurumsal gelişimi ve yeni gelişmelere ayak uydurma adına attığı adımların bu otantik veya ideal üniversiteden bir sapma oluşturduğuna dair yaklaşımlar her zaman üniversitenin tarihine eşlik etmiş serzenişlere kaynaklık etmiştir. Oysa üniversite diğer bütün sosyal müesseseler gibi beşerî kurumlardır ve bunun içinde yaşayanlar, onun hizmetini alanlar bunu pekâlâ bildikleri halde bu beklentilerden geri durmazlar. Bugün artan üniversite sayısının, üniversiteleşme oranının, bilimsel yayın, araştırma, mezun ve bilim adamı sayısının ardından neredeyse “yitip giden bir üniversite” idealine ağıt tutmanın arkasındaki psikolojiyi iyi irdelemek gerekiyor.

Elbette bunu yaparken bugün Türkiye’deki üniversitelerin hiçbir sorunu olmadığını söylemiş...

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Dini, ekonomik ve siyasi değerlerimizin durumu 16 Kasım 2024 | 36 Okunma İnsanlık için basit, İİT ve Arap Ligi için dev bir adım! 13 Kasım 2024 | 317 Okunma Ziya Gökalp’in Türkçülüğü, Cumhuriyetin Türkçülüğü 11 Kasım 2024 | 626 Okunma Trump muhteşem döndü, ama aynı Trump olarak mı? 09 Kasım 2024 | 74 Okunma Bay İmamoğlu Kahire’ye gider 06 Kasım 2024 | 715 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar