“Zamane darbeler” veya bize darbe nerden gelir?
15 Temmuz’da karşılaştığımız şey, son yılarda karşılaştığımız ne ilk ne de son darbe teşebbüsüydü. Ama o ana kadar “bu devirde darbe olmaz” diye diretenlerin büyük...
15 Temmuz’da karşılaştığımız şey, son yılarda karşılaştığımız ne ilk ne de son darbe teşebbüsüydü. Ama o ana kadar “bu devirde darbe olmaz” diye diretenlerin büyük çoğunluğunun gözünü açan bir teşebbüs oldu.
“Büyük çoğunluğunun” diyorum, çünkü bu apaçık darbe girişimi karşısında bile olaya tiyatro, kurgu diyebilenler oldu. Oysa darbe teşebbüsünü basitçe iktidarı siyaset dışı yollarla devirmek ve yerine başka bir iktidar ikame etmek üzere temin etmiş olduğu araçları meşru olmayan yollarla kullanma çalışmalarının tamamını darbe teşebbüsü olarak tanımlamak mümkün.
Onun öncesinde yaşanan Gezi hadisesinin de bir darbe teşebbüsü olduğunu anlatmaktan dilimizde tüy bitmişti. Demokrasinin en meşru gösteri, protesto ve muhalefet hakkının nasıl bir iktidarı normal olmayan yollardan devirmenin iyi çalışılmış-sistematik teşebbüsüne dönüştüğünü bilfiil gördük, yaşadık.
Üstelik hemen yanı başımızda, Mısır’da aynı senaryoyla, aynı söylemler ve sembollerle sonu çağımızın yaşadığı en vahşi en insanlık dışı bir darbeyle neticelenen paralel bir süreç yaşanıyordu. Orada da “pek zeki, pek çağdaş, pek parlak fikirli, pek esprili ve neşeli gençler”, seçileli bir yılı bile geçmemiş olan, “ama seçilmiş” olan, bir Cumhurbaşkanını fazla otoriter, hani neredeyse diktatör olmakla suçlayarak halkı “temerrüt” e (isyana) çağırıyordu. Üç yıl önce gerçekten demokrasi ve özgürlüğe “meydan” olmuş olan Tahrir bu sefer darbe tarafından çalınmış ve halkın iradesini ayaklar altına almak, seçilmişleri seçildiklerine, seçenleri seçtiklerine pişman etmek için bir “meydan” olmuştu.
Darbe şeytan gibidir. “Zannetmeyin ki her zaman aynı kılıkla gelir” dediğimizde bizi fazlasıyla komplocu bulanlara hiç çekinmeden “evet, bu olanlar karşısında komplonun varlığını görmediğini söyleyenleri sadece komplonun ortağı sayarız” demiştik.
Elbette darbeye figüran olarak katılanlar her zaman bir darbeye katıldıklarının farkında olmayabiliyor. Nitekim Mısır’da daha fazla özgürlük diye kandırılanların yüzde 90’ı çok değil sadece iki ay sonra “ah biz ne yaptık!” diye kafalarına vurmaya başladılar.