Zülfü Livaneli’nin huzursuzluğu ve Mustafa Armağan’ın ifade özgürlüğü

Yalanın, alıcısının da satıcısının da “yalan” olduğunu bilerek alışverişe girdiği bir pazarı var anlaşılan. Dünyamızda İslamofobi üzerine gelişen söylemlere...

Yalanın, alıcısının da satıcısının da “yalan” olduğunu bilerek alışverişe girdiği bir pazarı var anlaşılan. Dünyamızda İslamofobi üzerine gelişen söylemlere bakıldığında bu pazarda alınıp satılan, bu pazara getirilinceye kadar özenle-bezenle üretilip hazırlanan yalanların ne işe yaradığını anlamakta hiç de zorlanmıyorsunuz.

Ortadoğu’yu yüzyıldır kontrol altında tutan bu kaba yalanları anlamak için sosyologlar, iletişim ve siyaset bilimcileri kendilerini gereğinden fazla yorup ideoloji ve söylem analizlerine girişiyorlar. Her şey en kaba şekliyle yürütülüyor ve güç bir elde toplandığında o güç için yalanın çok fazla incelmiş şekline ihtiyacı bile olmuyor. En kaba şekliyle zevahiri kurtarması yetiyor.

İslam dünyasında demokrasi neden gelişmezmiş? Bunun İslam kültürü ile ilişkisi şu mu imiş, bu mu imiş? Umursadıklarını mı sanıyorsunuz? Demokrasiyi dillerinden düşürmediklerinden sanırsınız ki, “demokrasi” diye ölüyorlar ve sanıyorsunuz ki, İslam dünyasında demokrasinin gelişmesini çok istiyorlar. Bunun için Irak’ı işgal ettiler ve getirme vaadinde bulundukları demokrasi bahanesiyle milyonlarca insanı evsiz, barksız, cansız, huzursuz bıraktılar. Anti-emperyalist, sosyalist Livaneli’nin yazması gereken “huzursuzluk” her şeyden önce bu olmalıydı değil mi?

Bugün onlara Irak’a getirdikleri demokrasinin nasıl bir şey olduğunu veya neden bu kadar geciktiğini soran bir Livaneli mi var?

Aman yine de böyle bir soru da sormayalım da Irak’ın başına bir iş daha açmayalım diyesiniz gelmiyor mu?

Gerçekte DEAŞ’ın bir numaralı düşmanı da olsa, Türkiye’nin DEAŞ’a yardım ettiği, ona kol kanat gerdiği yalanı her yerinden dökülen bir yalan da olsa, ihtiyaç duyduklarında alıcısı hazır. Başlarda FETÖ marifetiyle epey üretip sattılar bu malı. Sanırım Zülfü Livaneli pazara gereğinden fazla sürülüp iyice ucuzlamış bu malı bir de akşam pazarına roman-edebiyat ambalajıyla sürmeye kalkmış. Ee akşam pazarı bu, mal elde kalacak değil ya. Siparişi aldığında bu mala duyulacak ihtiyacın hızla biteceğini hesaplayamamış Livaneli. Üretirken bu yalanın ne işe yaradığını bilmemesi ise imkansız.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sömürge kafaların Yusuf Tekin’e garezleri 20 Kasım 2024 | 468 Okunma Değerlerimiz ve biz 18 Kasım 2024 | 144 Okunma Dini, ekonomik ve siyasi değerlerimizin durumu 16 Kasım 2024 | 120 Okunma İnsanlık için basit, İİT ve Arap Ligi için dev bir adım! 13 Kasım 2024 | 324 Okunma Ziya Gökalp’in Türkçülüğü, Cumhuriyetin Türkçülüğü 11 Kasım 2024 | 632 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar