Ağır sorular
Ulusal Kanal geçen cumartesi günü Alpullu Şeker Fabrikası’nın önünde işçilerle röportaj yaptı. Çoktan emekli olmuş işçiler, 1926’da Devlet desteğiyle kurulan fabrikanın sadece üretim...
Ulusal Kanal geçen cumartesi günü Alpullu Şeker Fabrikası’nın önünde işçilerle röportaj yaptı. Çoktan emekli olmuş işçiler, 1926’da Devlet desteğiyle kurulan fabrikanın sadece üretim yapılan bir mekândan ibaret olmadığını, yöre halkına sosyal ortam ve hayat alanı sağladığını anlattılar.
Yaşlı bir işçi şöyle dedi: “Fabrikalarımız satılırsa Afrin’de zafer kazanmanın anlamı olmaz.” İç cephe tartışmalarının başlığına bu sözü yerleştirmek ve asla unutmamak gerekir.
İşçinin “vatan” dediği fabrikaları toplumsal dokuyu parçalayarak yabancı şirketlere peşkeş çeken siyasî irade savaşta zafer mi kazanacak? Bir yanda düşmanla savaşıyorsun, öte yanda düşmanı destekleyenlere fabrikalarını satıyorsun!
Genç bir işçi, “Bir halkın ruhunu özelleştirebilir misiniz?” diye sordu.
Dünya yeni bir savaş dönemine giriyor. Bizim Afrin Harekâtı’yla müdahil olduğumuz bölgesel savaşlar halkalar halinde genişleyecek. Bunun inşallahı, maşallahı yok! Gireceğiz, zafer kazanıp sağ salim döneceğiz diye bir şey de yok. Bu savaşlar uzun sürecek ve yıpratıcı olacak. Bütün belirtiler, kapitalizm yeni bir sermaye birikim modeli geliştirene ya da kendisini yok edene kadar emperyalist ülkelerin vekâleten ve giderek fiilen savaşacağını, sınırların değişeceğini gösteriyor.
Savaşları kazandıran ve kaybettiren iki şey vardır: Ulusal ekonominin dayanma gücü ve halkın Devlet’e güveni. Sadece askerin fedakârlığı ve kahramanlığıyla kazanılmış savaş yoktur.
Türkiye’nin Altay Tankı, Fırtına Obüsü, Atak Helikopteri ve kahraman askerleri var. Peki, Türkiye’nin ulusal ekonomisi var mı? 2003 yılından bu...