Ankara’nın kapısı
İmparatorluklar kapı yapmaya çok meraklıdır. Kapı, aynı zamanda “zafer takı”dır. Buraya kadar geldik, buraları fethettik anlamına gelir. Romalılar başlatmıştır. Avrupa’nın ortalarına kadar...
İmparatorluklar kapı yapmaya çok meraklıdır. Kapı, aynı zamanda “zafer takı”dır. Buraya kadar geldik, buraları fethettik anlamına gelir. Romalılar başlatmıştır. Avrupa’nın ortalarına kadar gelerek Trier’e bir Roma Şehir Kapısı (Porta Nigra), Yunanistan’a giderek bir Hadrianus Kapısı, Libya’yı fethederek bir Tiberius kapısı inşa etmişlerdir. Prusya Kralı II. William, Berlin’de Brandenburg Kapısı’nı inşa etmiş, Napoleon Jena Savaşı’nda Prusya’yı yenince (1806) kapı Paris’e götürülmüş, fakat Prusyalı General Ernst von Pfuel Paris’i işgal edince (1814) kapı eski yerine taşınmış ve nihayet Hitler kapıyı bağrına basarak Nazilerin sembolü yapmıştır.
Kapıların hikâyesi anlatmakla bitmez. Kapı önemlidir. Nitekim Melih Gökçek, AKP’nin zafer takı olarak bir değil beş kapı yaptırmış ve Ankara’nın beş girişine yerleştirmiştir. Osmanlı ve Selçuklu motifleriyle süslü, İslamî bir huşû içinde yükselen bu kapılar, her ne kadar gökdelen misali şehir binaları yanında at yelesine kelebek konmuş gibi biraz kısa kalmışlarsa da sembolik bir anlam taşımışlardır.
Bir de fetihle ilgisi olmayan, kuruluşun simgesi olan doğal kapılar vardır. Kurtarıcıların, ülkeyi aydınlatan insanların, silahlı entelektüellerin, sahici mücadele adamlarının geçtiği kapılar şehirlerin gerçek kapılarıdır. Ankara’nın gerçek kapısı, İstiklâl Harbi’nin Başkumandanlık Karargâhı’nı ve Mustafa Kemal’in evini kapsayan İstasyon binası, tarihî Tren Garı’dır. İstiklal Harbi sırasında ülkenin her yerinden gelip İstasyon’da inen kahramanlar, ellerinde fenerlerle yangın yerinden geçip TBMM binasına ve Ankara kalesine ulaşmışlardır. Tren Garı İstiklâl Harbi’nin bütün muharebelerinde sahra hastanesi olarak kullan...