Devrimci mücadelenin iki düzlemi
EYLEME geçen düşünce saflığını koruyamaz. Her şart altında saflığını korumayı amaçlayan bir düşünce de eyleme geçemez. Bir noktaya kazık çakıp tarihin o noktaya doğru...
EYLEME geçen düşünce saflığını koruyamaz. Her şart altında saflığını korumayı amaçlayan bir düşünce de eyleme geçemez. Bir noktaya kazık çakıp tarihin o noktaya doğru gelişmesini bekleyenler hayatlarının sonuna kadar kendi düşüncelerinin bekçiliğini yaparlar. Elbette bu hareketsizlikte tutarlı bir yan vardır. Fakat bu tutarlılığın bedeli iki bakımdan çok ağır olabilir: Birincisi, tarih hızlanırken hareketsiz ve tutarlı kalanlar zamanla olayların seyircisi durumuna düşerler ve somut koşullar değiştikçe görünmez olurlar; ikincisi, kendilerini akıllarının ucundan bile geçmeyen koşullarda, varlıklarının inkârı anlamına gelen bir durumda bulurlar. Birincisine örnek, özellikle gelişmiş kapitalist ülkelerde görülen, “demokrasi” adına Suriye’de Esat karşıtlarını ya da Ukrayna’da işbirlikçi hareketleri destekleyen, 1940’lardan kalma marksist gruplardır; ikincisine örnek, Irak’ta Koalisyon güçleriyle işbirliği yapan Irak Komünist Partisi’dir.