Mansur Yavaş Ankara’ya hakarettir
Siyasetten zerre kadar anlamayan benim gibi kafası karışık birinin seçim tantanası içinde iyice şaşırması doğaldır. Her gün yeni bir şey oluyor. Olaylarda, yorumlarda, seyirlik gösterilerde bir mantık...
Siyasetten zerre kadar anlamayan benim gibi kafası karışık birinin seçim tantanası içinde iyice şaşırması doğaldır. Her gün yeni bir şey oluyor. Olaylarda, yorumlarda, seyirlik gösterilerde bir mantık arıyor fakat bulamıyorum.
Son günlerde ortaya çıkan şu kavram beni resmen bunalıma sürükledi: seçmenin reel politik tercih davranışı. Eskiden “reel sosyalizm” vardı, hep tartışırdık. Reel politikayı da anlayabiliyorum, fakat tekil seçmenin reel politikası çok tuhaf bir kavram.
Ankara özelinde reel politikaya şu önermeyle başlıyorlar: Tülin Oygür’e verilen her oy boşa gider. Neden? Çünkü Tülin Oygür tanınmıyor.
Peki tanınmış olmak için ne gerekiyor? Ankara’nın taşrasında avukatlık ve belediye başkanlığı yapmış ülkücü eskisi olmak tanınmak için yeterli midir? Hangi hizmetin karşılığı olarak tanzim edildiği meçhul 600 bin dolarlık senet yüzünden ihtilafa düştüğü, birlikte kafa çekip poligonlarda ateş ettiği arkadaşından aldığı bilgisayarın uygunsuz içeriğiyle dillere düşmek insana şöhret mi kazandırıyor? “HDP’yi PKK’nin pençesinden kurtararak topluma kazandıracağım” gibi abuk laflar eden ya da “Bir şehir tek yürek olduğunda, bir destan yazılır Ankara’nın şafağında” gibi çocuk şiirleriyle propaganda yapan ve Ankara’ya “mütemadiyen nizam, intizam ve irfan” getireceğini söyleyen Mansur Yavaş’ı herkes tanıyor, tanınmış şahsiyet, öyle mi? Adam CHP’den aday olmuş, “ben ülkücüyüm” diye parmaklarıyla bozkurt işareti yaparak CHP’lilerden oy istiyor. Gerçekten çok tanınmış bir şahsiyet!
Fakat Tülin Oygür hiç tanınmamış. Nereden...