Niye gitmek istemiyorlar?
Siyasî iktidarların güçlenme ve zayıflama trendine baktığımızda her iktisadi ve sosyal politikaya bir kadronun denk düştüğünü, politika hedefine ulaşınca ya da başarısızlığa uğrayınca iktidar kadrosunun değiştiğini görürüz...
Bu sadece bize özgü bir durum değil. Modern toplumlarda “demokrasi” denilen yönetim biçiminin bir gereği. Uygulamaya konulan iktisadi ve sosyal politikalar iflas ederek ya da başarıya ulaşarak ömrünü tamamlayınca siyasî iktidar genel seçimler yoluyla koltuğunu terk eder. Mesela 1945’te, başta İngilizler olmak üzere bütün dünya Churchill’e hayrandı; fakat II. Dünya Savaşı politikaları zamanını doldurmuştu, siyaseten tasfiye edildi. Mitterand, başlıca sanayi kuruluşlarını kamulaştırmak, işçi ücretlerini artırmak istiyordu. Programını uygulayamadı, Mart 1993 seçimlerinde iktidarını sağcı liberallerle paylaşmak zorunda kaldı ve silinip gitti. Bizim ülkemizden de sayısız örnek verilebilir.
Politikaları ömrünü doldurduğu hâlde gitmek istemeyen siyasî iktidarlar sorun yaratırlar. Burada sorulması gereken basit soru şudur: Niye gitmek istemiyorlar? Bunun psikolojik ve maddî nedenleri olabilir. Mesela adam megalomandır, uzun yıllar boyunca şişen egosu seçim yenilgisini kaldırmaz, gitmeyeceğim, diye tutturur. Ya da öyle bir nepotizme (akraba eş dost kayırma) ya da klientalizme (ulufe dağıtarak güç toplama ve oy alma) batmıştır ki dayandığı çıkar grupları, hatta sınıflar onu yerinde tutarlar; iktidardan indiği anda başına çok kötü şeyler geleceğini kulağına fısıldarlar ve haksız değildirler.