Yumuşak güç
Emperyalizmin -ya da bu terimi beğenmiyorsanız dış güçlerin- Türkiye’de siyaseti “dizayn” etme yeteneğine şaşmamak elde değil. Belleğimi zorlayarak başka bir örnek arıyorum fakat bulamıyorum....
Emperyalizmin -ya da bu terimi beğenmiyorsanız dış güçlerin- Türkiye’de siyaseti “dizayn” etme yeteneğine şaşmamak elde değil. Belleğimi zorlayarak başka bir örnek arıyorum fakat bulamıyorum. ABD’nin “soft power” denilen yumuşak gücüne Türkiye kadar duyarlı başka bir ülke yok galiba.
Sosyalist sistem çöktükten sonra Doğu Avrupa ülkelerinde benzer bir “dizayn” görüldüyse de bu ülkelerin halkları birbirini izleyen seçimlerle bir denge durumu yaratmayı başardılar. “Turuncu devrimler”in hiçbiri başarılı olmadı. Ukrayna’da II. Dünya Savaşı’ndan kalma Nazi işbirlikçisi akımları canlandırarak iş tutmaya çalıştılar. Rusya’yı güneydoğusundan çözmek için Ermenistan’da liberal Paşinyan’a yaptırdıkları “kadife devrim”in nasıl sonuçlanacağı henüz belli değil.
ELEME VE AYRIŞTIRMA
Türkiye’de sert hareketlere gerek yok. Kasetle komployla siyasî partileri dönüştürerek, medyayı ve sosyal medyayı kullanarak, AKP’nin müstevliye peşkeş çektiği ekonomiyi manipüle ederek en soldan en sağa kadar siyasetin bütün alanını hamur gibi yoğurup istedikleri kıvama getirebiliyorlar. Reis ile FETÖ arasında paylaşım savaşı çıkmasaydı 15 Temmuz da olmazdı.
1980’den bu yana küresel sistemin yumuşak gücü siyaset âlemini ve devlet yönetimini sürekli çalkalayarak eledi ve ayrıştırdı. Türk Ordusu’nun içindeki en bilinçli ve yurtsever unsurları, CHP içindeki bütün Kemalistleri ve her nerede donanımlı, birikimli yurtseverler varsa hepsini elediler. Özal’la başlayan, Çiller’le devam eden, BOP Eşbaşkanı’yla iyice yerleştirilen sistem, bu kez Muharrem İnce ve Meral Akşener’i öne sürdü. Bu arada Sayın Reis, “Ne yapsam da Rusya ile İran’ı kızdırmadan ABD’yi ikna edip yeniden BOP Eşbaşkanı olsam” diye debelenerek akıbetine çare arıyor. Deliğin kenarına tutunmak için İngiltere’ye gidip derdini Chatham House’a anlatacak.
DEMOKRASİCİLİK OYUNU