“Ah nerede o eski bayramlar” demeden…
Âdet olmuş: Her bayram günü, “Ah nerede o eski bayramlar” diye derin bir iç çekilir, güya eski bayramlara gönderme yapılır. Ramazan için de öyle değil mi? “Ah nerede o eski ramazanlar!”Her...
Âdet olmuş: Her bayram günü, “Ah nerede o eski bayramlar” diye derin bir iç çekilir, güya eski bayramlara gönderme yapılır.
Ramazan için de öyle değil mi? “Ah nerede o eski ramazanlar!”
Her duyuşumda “Burada” diye cevap veresim geliyor. En iyi ramazan geçmiş ramazan değil, içinde yaşanan ramazandır. En iyi bayram da bu bayramdır!
“Nostalji takılma”ya hiç gerek yok. Bayramlar eskiyi aratmayacak şekilde hâlâ kutlanıyor. Tek fark biraz “tatil” havası taşıması, ama bendeniz bunda da büyük bir mahzur görmüyorum: Neden derseniz, gittiğiniz her yere bayram da geliyor: Tadını çıkarmaya bakın!
Eski bayramlara gelince: Halk aşağı-yukarı bugünkü şekilde kutlardı. Bu konuda fazla bir değişiklik olmadı. Çocuklara şeker-harçlık verilir, mezarlıklar ziyaret edilir, küsler barışırdı. Ama eski toplumumuzda, bugün sahip olduğumuz imkânların yüzde biri bile yoktu. Buna rağmen, karşılıklı ziyaretler daha yoğundu. Ayrıca da bugünkünden farklı olarak, bayramlar “Barış Günü” sayılırdı.
“Barış toplumu”nun, bayramları “Barış Günü” yapmasından daha doğal ne olabilir? Osmanlı bir “barış toplumu”ydu. İnsan, başka bir insana baktığında Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Rum, Ermeni yahut Müslüman, Hıristiyan görmez, sadece “insan” görürdü: Yani “insan insanın kurdu” değil, “dost”u ve “kardeşi”ydi.