Avrupa, Osmanlı’dan örnek alsın!
Osmanlı padişahları âyet-i kerimenin bir gereği olarak İslâm Dini’ni “tek din” olarak görürlerdi. İslâm dışında “din” tanımazlardı. Ne var ki, insanın “tercih...
Osmanlı padişahları âyet-i kerimenin bir gereği olarak İslâm Dini’ni “tek din” olarak görürlerdi. İslâm dışında “din” tanımazlardı. Ne var ki, insanın “tercih hakkı”na (iradesine) saygı duyar, kendi inançlarını doğru düzgün yaşarken, diğer insanların inançlarına (dinine değil) karışmazlardı.
Sultan II. Mahmud’a izafe edilen şu söz, tüm padişahlar için geçerlidir:
“Ben Müslüman teb’amı camide, hıristiyanları kilisede, Yahudileri Havrada görmek isterim.”
İşte bu yüzden, hangi inanca mensup bulunursa bulunsun, her insanın kendi inandığını yaşayabilmesini kolaylaştıracak düzenlemeler yapmışlardır.
Meselâ Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u fetheder etmez yayınladığı “Amannâme”de, gayrimüslimlere “inanç, ibadet, kıyafet, seyahat, ticaret” özgürlüğü tanımış, patrik tayin emiş, patriğe protokolde şeyhülislamla eşit bir statü tanımış, ruhban okulunu açık tutmuştur. (Hani yıllardır açıp açmama konusunda kararsız kaldığımız ruhban okulunu)...
Çarpıcı bir örnek daha: