Daha zengin, ama daha mutsuz ve huzursuzuz!
Dün dedik ya, eskiden bir işe başlamadan önce “günah mı, sevap mı” diye bakar, ancak “sevap” olduğu kanaati hâsıl olduktan sonra işe başlardık.Şimdi sadece “kârlı” mı diye...
Dün dedik ya, eskiden bir işe başlamadan önce “günah mı, sevap mı” diye bakar, ancak “sevap” olduğu kanaati hâsıl olduktan sonra işe başlardık.
Şimdi sadece “kârlı” mı diye bakıyoruz.
Eskiden Müslüman zenginler “ehl-i dünya” denilen “tek dünyalılar”a (ahret inancı olmayanlara) özenmez, ne kıyafette, ne siyasette, ne sosyal ve ticarî hayatta onları taklit etmezdi.
Dünyayı “mezra” olarak görür, “mükâfat”ı ebedi hayatta bekler, bu beklenti ile dünyanın “cazibedar fitneleri”ne karşı direnirdik.
Ebedi hayata yönelik beklentilerimiz mi kırıldı, yoksa kendimizi dünyanın cazibesine fazla mı kaptırdık bilmiyorum, bildiğim şu ki, git gide “tek dünyalılar” gibi yaşamaya başladık.