Din-Diyanet ve Diyanet İşleri
Diyanet Teşkilâtımız en çok eleştirilen kurumlardan biri. Zaman zaman büyük haksızlıklar yapılıyor. Kimi zaman saldırılıyor, itibarsızlaştırmaya çalışılıyor.Cumhuriyetin ilk...
Diyanet Teşkilâtımız en çok eleştirilen kurumlardan biri. Zaman zaman büyük haksızlıklar yapılıyor. Kimi zaman saldırılıyor, itibarsızlaştırmaya çalışılıyor.
Cumhuriyetin ilk yıllarında dine ve din adamına saldırı modası vardı. Hocalar aşağılanır, filmlerde, romanlarda, gazete haberlerinde hilekâr, düzenbaz, üçkâğıtçı kaba tipler olarak gösterildi.
Keçisi çalınan müfttünün “Müftü keçi çaldı” şeklinde gazetelerde haber yapılması meşhurdur. Tabii bu bir “algı operasyonu”, bir “beyin yıkama işlemi” idi: Yeni rejim geçmişe dair ne varsa (din ve din adamları dâhil) yıkarak kendini kabul ettirmeyi plânlamış, stratejisini bunun üzerine kurmuştu.
Bunu o dönem açısından bir ölçüde anlamak mümkün olsa bile, bugün bazı çevrelerin aynı alışkanlığı sürdürmesini anlamak mümkün değil. Aradan bir asır geçti ve rejim oturdu. Buna rağmen bazı çevrelerin dine, din adamına ve dindarlara yönelik kini devam ediyor. “Şeriat” denince hâlâ tüyleri diken diken olanlar var. Eski alışkanlıkla dine ve dindara alerji duyanlar bunu çeşitli şekillerde dışa vuruyor. Bugünlerde pek duymuyoruz, ama “irtica-mürteci-dinci” ve “laiklik” kelimeleri cumhuriyet döneminin en çok kullanılan kelimeleri arasında…
Ezan-Kur’an karşıtlığı bile zaman zaman hortluyor. Gezi olayları sırasında, duvarlara yazılan “Zulüm 1453’te başladı” yazısı sadece bir “soytarılık” değil, sadece Fatih Sultan Mehmed’e de yönelik değildir: Tüm tarihimize ve inanç manzumemize yönelik inkâr fırtınasının yansımasıdır. Bazıları kinlerini din haline getirmişler, hedefe de Diyanet İşleri Başkanlığı’nı oturtmuşlar. Güzel ve faydalı çalışmalarını yok sayıp en küçük bir hatasında veryansın ediyorlar.