Dostun attığı gül, düşmanın attığı gülleden daha çok acıtır!
Ülkemde kitap okunmuyor, ilmî araştırma yapılmıyor; doğru düzgün şiir, roman, hikâye yazılmıyor (ya da çok az yazılıyor)… Biz bu çoraklığa müstahak değiliz!Zaten...
Ülkemde kitap okunmuyor, ilmî araştırma yapılmıyor; doğru düzgün şiir, roman, hikâye yazılmıyor (ya da çok az yazılıyor)…
Biz bu çoraklığa müstahak değiliz!
Zaten sayıları az olan yazarlarla yayıncılar üvey evlât gibi. Edebiyata-sanata adanmış ömürler bir bir göçerken, kimsenin kılı kıpırdamıyor, ama yerleri de doldurulamıyor.
Yıllarını “yerli” ve “millî” düşünceye hizmetle geçiren yarım asırlık yayınevleri ve yazarlar damgalanıyor. Devlete bir şekilde eklemlenmiş, her kitabını devlet kurumlarına ve belediyelere topluca satabilen birkaç “torpilli” yayınevi dışında kalanlar kan ağlıyor! Hayatını “millî” ve “yerli” düşünceyi savunmaya adamış yazarlar bile mahkeme mahkeme dolaştırılıyor…
5816 sayılı “Atatürk’ü Koruma Kanunu” durup duruyor. Anayasaya, temel hak ve özgürlüklere aykırı bu maddeyi kaldırması gereken irade sahipleri böyle bir şey yokmuş gibi yan veriyorlar.