“Kahve Yemen’den gelir yolları ırak”...
Meşhur müverrihimiz Solakzade Mehmet Hemdemi Efendi, kahvenin Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferinden sonra, Müslüman tüccarlar tarafından 1519’da İstanbul’a getirildiğini, ancak fazla rağbet görmediğini...
Meşhur müverrihimiz Solakzade Mehmet Hemdemi Efendi, kahvenin Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferinden sonra, Müslüman tüccarlar tarafından 1519’da İstanbul’a getirildiğini, ancak fazla rağbet görmediğini söylerken, tarih, coğrafya, bibligrafya ve biyografya çalışmalarıyla ünlü allamemiz Kâtip Çelebi (1609-1657) Hicrî 950 (1543) yılında gemilerle İstanbul’a kahve geldiğini ve İstanbul ahalisinin bu sayede kahveyle tanıştığını kaydediyor.
“Aslı Yemen diyarından çıkıp tütün gibi dünyaya yayıldı. Kimi şeyhler Yemen dağlarını mesken edinip dervişleriyle bir tür ağaç yemişi bulup kalb ve bûn dedikleri taneleri döğüp yerlerdi ve kimisi de kavurup suyunu içerdi. Riyâzat ve sülûke uygun ve şehveti kesmeye elverişli soğuk ve kuru gıda olduğundan Yemen ahalisi birbirinden görüp şeyhler ve sûfîler ve başkaları kullandılar.” (Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver, Türkiye’de Kahve ve Kahvehaneler, Türkiye Etnografya Dergisi, Sayı V, s. 43, Ankara, 1962).
“Kahve ilk defa, Kanuni’nin Yemen Valisi Özdemir Paşa tarafından İstanbul’a getirildi” diyen de var, 1511 yılına tarihleyenler de (meselâ, Fransız tarihçi Fernand Braudel)...
Peçevî İbrahim Efendi ise, kahvenin İstanbul’a 1554 yılında girdiğini ve bu tarihten önce kahve ve kahvehanenin bilinmediğini iddia ediyor.
Görüldüğü gibi, kahvenin zamanı, mekânı, kaynağı hakkındaki bilgiler kesin değil. Güzergâhı konusunda da ihtilâflar mevcut. Buna rağmen, kahvenin Yemen’den yola çıktığı, Cidde, Süveyş, Mısır yoluyla başta İstanbul olmak üzere İzmir, Selanik, Payas, Yafa, Akka, Trablusşam, Sayda ve Antalya gibi Osmanlı şehirlerine ulaştığı söylenebilir.