Lisanımızı, insanımızı, insafımızı kaybettik!
Osmanlı insanı güzel konuşur, derdini kestirmeden anlatırdı. Sözü gereksiz yere uzatmaz, o zamanın deyişiyle “israf-ı kelam” (kelime israfı) etmezdi. Ayrıca konuşanın sözü asla kesilmezdi....
Osmanlı insanı güzel konuşur, derdini kestirmeden anlatırdı. Sözü gereksiz yere uzatmaz, o zamanın deyişiyle “israf-ı kelam” (kelime israfı) etmezdi. Ayrıca konuşanın sözü asla kesilmezdi. İfadeleri gâyet zarîf ve düzgün olurdu.
Sohbet edenlerin aralarındaki uyumu ve sevgiyi gören Charles MacFarlane, şöyle yazmaktan kendini alamamıştı:
“Bu milletin konuşması, bütün diğer milletlere örnek olabilecek kadar güzel ve mükemmel!”
Osmanlı’nın yetiştirmek istediği “insan” modelinin temel ilkeleri “Ahilik Şartnamesi”nde yazılıdır. Bu “şartname”, bir bakıma, hem “İnsan Yetiştirme Projesi”, hem de bu konuda varılan mutabakatın anayasasıdır.
“Gerçek insan” olmanın bazı öncelikleri şöyle sıralanıyor: