Milli vicdana emanet
“Devletin bize öğrettikleriyle hayatın bize öğrettikleri farklı” demiştim ya dünkü yazımda:
Dramın boyutlarına bakınız ki, Birinci İnönü Savaşı’nın gerçekte olup olmadığını bile net olarak bilemiyoruz (İstiklâl Savaşı’mızın bazı kahramanlarına ve bazı tarihçilere göre, böyle bir savaş hiç olmamış, dolayısıyla böyle bir zafer de kazanılmamıştır).
Eğer bu bir “dedikodu” ise, böyle dedikodular sadece yasakların kol gezdiği ülkelerde olur: Yazılmasından korkulan şeyler kulaklara fısıldanır, tabiatıyla bir sürü yalan-yanlış şey de karışır…
Sır tuta tuta, yüreklerimiz “sır küpü”ne döndü. Kafamızda “cevapsız soru”lar cirit atıyor...
Sultan Vahideddin de aynı sır küpünün parçası. Peşin hükümlerin kıskacında ya “Büyük vatansever” ya da “vatan haini” olmak zorunda!
Her iki hüküm de “duygusal” mantığın ürünü.