Müsamahakârlıktan tahammülsüzlüğe
Biz eskiden hem birbirimize, hem de farklı inançlara ve milliyetlere mensup insanlara “nazar-ı müsamaha” (hoşgörü) ile yaklaşırdık. Kimse kimsenin inancına, ibadetine, kıyafetine “yan göz” bakmaz, “kem söz" etmezdi.
Biz eskiden hem birbirimize, hem de farklı inançlara ve milliyetlere mensup insanlara “nazar-ı müsamaha” (hoşgörü) ile yaklaşırdık. Kimse kimsenin inancına, ibadetine, kıyafetine “yan göz” bakmaz, “kem söz” etmezdi.
“Irkçılık” gibi, “Ötekine tahammülsüzlük” de “Batı hastalığı”ydı ve içimize “Batılılaşma süreci”nde girmişti. İçimizde büyüdü gelişti ve iş “kafatası ölçümü”ne kadar gitti: Acaba eski beyler ve tanınmış kişiler “katıksız Türk” müydü?
Bu işin eğitimini alması için Ayşe Afet (“Ayşe”yi hiç kullanmayan Prof. Dr. Afet İnan) Hanım, İsviçre’ye gönderiliyor.İsviçreli antropolog Prof. Dr. Eugène Pittard rehberliğinde Cenevre’de doktorasını yaparken, Türklerin “gerçek Türk” olup olmadıklarını (antropolojik özelliklerini) merak ediyor ve bu konuda Atatürk’ten yardım istiyor.