Osmanlı eğlence kültüründe cambazlar, hokkabazlar
Bazen cambazhanelere gidilip cambazların, hokkabazların (“baz” Farsça’da “oynayan” demektir) yanı sıra, günümüzde çoktan unutulmuş sürahibazlar, kâsebazlar, zorbazlar, kuklabazlar, hayalbazlar...
Bazen cambazhanelere gidilip cambazların, hokkabazların (“baz” Farsça’da “oynayan” demektir) yanı sıra, günümüzde çoktan unutulmuş sürahibazlar, kâsebazlar, zorbazlar, kuklabazlar, hayalbazlar, hilebazlar, sinibazlar, şişebazlar, ateşbazlar (bu ve benzer pek çok oyunu Evliya Çelebi sayıyor) seyredilirdi.
Öte yandan, Osmanlılarda mesire (bugün kendimize yabancılaştırıp “piknik” dediğimiz) kültürü çok gelişmişti. Sadâbâd gibi bazı mesire yerleri zaman zaman moda olmuş, ya da modası geçmiştir.
Boğaziçi bâkir kıyıyla muhteşem güzellikte bir mesirelikti. Mesireler tatil günleri hınca hınç dolardı.
Dini bayramlar, padişahın tahta çıkış yıldönümleri, ramazanda mahya hazırlığı, şehzadelerin sünnet düğünleri, padişahın kızlarının evlilik merasimleri, valide sultanın merasimle eski saraya gidişi, padişahın cuma selamlığı merasimi, panayırlar ve Sürre Alayının (Osmanlı devletinde her yıl Sürre-i Hümayun ile İstanbul’dan Haremeyn [Mekke ve Medine] fukarasına altın, Kâbe’ye de yeni örtü gönderilirdi.
Sürrelerle birlikte her yıl Mekke’ye [Kâbe’ye] ve Medine’ye [Ravza-i Mutahhara ve sahabe mezarlarına] yeni örtüler de gönderilir ve eskileri İstanbul’a getirilirdi) merasimle Dersaâdet’den (Başkent İstanbul) çıkışı ile dönüşü kıble yürekli Osmanlı halkının nazarında muhteşem bir eğlenceydi...