Padişah sofrası
Padişah sofrası, Fatih Sultan Mehmed’in saray ve devlet düzenini sağlayan o meşhur kanunnamesinin (Ali Himmet Berki başta olmak üzere bazı araştırmacılarımız Fatih’e muhabbetlerinden dolayı sahte olduğunu ifade...
Padişah sofrası, Fatih Sultan Mehmed’in saray ve devlet düzenini sağlayan o meşhur kanunnamesinin (Ali Himmet Berki başta olmak üzere bazı araştırmacılarımız Fatih’e muhabbetlerinden dolayı sahte olduğunu ifade ettikleri Kanunname-i Âli Osman) 35. maddesinde; “Cenab-ı şerifim (benim) ile kimesne taam yemek (yemek yemek) kanunum değildir. Meğer ehl-i iyalden (aileden) ola. Ecdad-ı izamım (daha önceki padişahlar) vüzerasıyla (vezirleriyle) yerleşmiş. Ben refetmişimdir (menettim)” dedikten sonra, bir daha padişahlar devlet adamlarıyla sofraya oturmadılar...
Buradan da anlaşılacağı gibi, Fatih Sultan Mehmed, yemeklerini ya tek başına ya da ailesiyle birlikte yiyordu.
Bunun üç sebebi olabilir:
Tüm zamanları devlet işleriyle geçen, bu yüzden fazla yorulan padişahların hiç olmazsa yemek sırasında rahat etmelerini sağlamak…
Yemek yerken oluşabilen (ağız şapırdatmak, diş karıştırmak, yutkunurken ses çıkarmak gibi) özel durumlara ve olumsuz görüntülere devlet büyüklerinin şahit olmasından kaçınmak suretiyle aradaki mesafeyi muhafaza etmek…
Devlet işleri yüzünden sık göremediği aile efradını (eşlerini, çocuklarını ve diğer yakınlarını) hiç olmazsa sofrada görmek, bu fırsatı değerlendirerek başta çocuklarının terbiyesi olmak üzere yakınlarıyla ilgilenmek…