Selamımızı ve tebessümümüzü kaybettik!
Eski Müslümanlar insana, Müslüman olduğu için değil, “insan” olduğu için “insanca” yaklaşırlardı. Şimdi Müslüman Müslümana “düşmanca” yaklaşıyor! Hatta...
Eski Müslümanlar insana, Müslüman olduğu için değil, “insan” olduğu için “insanca” yaklaşırlardı. Şimdi Müslüman Müslümana “düşmanca” yaklaşıyor! Hatta kimse kimseye selam bile vermiyor.
Eskiden bu topraklarda selam çok yaygındı. İnsanlar birbirlerine gülümseyerek selam verirlerdi. Osmanlı atalarımız, tanısınlar tanımasınlar, “Gülümseyiniz, müminin mümine gülümsemesi sadakadır” hadisi ve “Selamı yayınız” tavsiyesi çerçevesinde, karşılaştıkları herkese gülümseyerek selam verirler, tanıdıklarına ayrıca hal-hatır sorarlar, aile efradına (ailenin diğer bireylerine) selam yollarlardı.
Böylece gönüller bir birine ısınır, geniş anlamlı toplumsal bir mutabakat oluşurdu. Toplumda “dostluk, barış ve kardeşlik” hüküm sürerdi.
Hasbelkader nefsine yenilip biriyle kavga edeni, mahallenin önde gelenleri birkaç gün içinde barıştırırdı. Olmaz da küslük uzarsa, dört gözle bayram beklenir, bayramlar barışın ve kardeşliğin vesilesi yapılırdı.
Bu durumu Avrupalı gezginlerden Villamont, takdir hisleriyle kaydeder: