Takvim, ay ve saat devrimimiz
Zamanla kavgaya tutuşan tek millet galiba biziz!Her yeni yıla girişte kavga eden tek millet, yine biziz!Hatta bayramlar üzerine bile kavgamız var: “Dini bayram mı, milli bayram mı?” kavgası! Millet dini bayramları coşkuyla kutlarken...
Zamanla kavgaya tutuşan tek millet galiba biziz!
Her yeni yıla girişte kavga eden tek millet, yine biziz!
Hatta bayramlar üzerine bile kavgamız var: “Dini bayram mı, milli bayram mı?” kavgası! Millet dini bayramları coşkuyla kutlarken, devlet milli bayramları coşkuyla kutlar: Yıllar geçti, hâlâ uzlaşamadık.
Gelelim “Takvim Devrimi”mize… Tarih 26 Aralık 1925: Peygamber Efendimiz’in Medine’ye hicretini esas alan Hicri Takvim’i bırakıp Avrupa’nın kullandığı Milâdi Takvim’e bu tarihte geçtik. Yani 93 sene önce bugün bir “Takvim Devrimi” yaptık. 93 yıldır takvim üzerine kavga ediyoruz! Ardından da “Saat Devrimi” geldi…
Şimdi garip gibi duruyor, ama “Takvim Devrimi”ni savunan milletvekilleri, bu sayede Avrupalılaşacağımızı ve “uygar milletlerin bir rüknü” haline geleceğimizi söylüyorlardı. Sonunda devrim gerçekleşti. “Hicri Takvim” bırakıldı, yerine “Gregoryan stili Miladi Takvim” kabul edildi.
Bu sayede Avrupalılaşıp “uygar milletlerin bir rüknü” haline dönüşmüş müyüz bilmiyorum; bildiğim şu ki, “Avrupalılaşma-uygarlaşma” isteğimizi, yakın tarih boyunca (teey Tanzimat’tan bu yana) her toplumsal değişimin önüne koyduğumuz halde, Avrupalılar nazarında “Avrupalı” sayılmıyoruz. Kendi sınırını Meriç’ten çizip bize boş veriyor. Avrupa Birliği’ne filan da almıyorlar. Biz ise hâlâ çabalayıp duruyoruz.