Temizlik kültürümüz...

Eskiden sık sık hamama gidip, kokulu sabunlarla yıkanan insanımız, “mis” kokardı. Modernleştikçe ter kokusuna parfüm karıştırmaya başladı. Tabii ortaya dayanılmaz bir koku çıktı: Bir...

Eskiden sık sık hamama gidip, kokulu sabunlarla yıkanan insanımız, “mis” kokardı. Modernleştikçe ter kokusuna parfüm karıştırmaya başladı. Tabii ortaya dayanılmaz bir koku çıktı: Bir bakıma kokuştuk!

Kanuni İstanbul’unda 15 bin şehir hamamı varken, Avrupa’da sık yıkanmanın dinsizlik anlamına geldiğini iddia eden papazlar yıkanmamayı öğütlüyordu. Doktorlar, “Her hastalığın başı saç yıkamaktır” diyordu. Onlar “pis” kokardı, biz “mis” kokardık. Sonunda parfümü icat ettiler. Eskiden her parfüm şişesinin üstünde, “Tuvaletten sonra kullanılır” anlamında, “Eau de toilette” şeklinde Fransızca bir cümle yazardı: Gerçekten de parfüm yıkanmayı sevmeyen Batı insanının üstüne sinen kokuları kısmen bertaraf etmek için icat edilmiştir. Malum: Her icat bir ihtiyaçtan doğar!

“Temizlik imandandır” anlayışının bir ürünü olarak, Osmanlılar, bazıları sanat ve estetik açıdan da “şaheser” olan hamamlarla şehirlerini donatırken, Avrupa insanı yıkanmayı “günah” sayıyordu. Çünkü yıkandığı takdirde vaftizden çıktığına, bu yüzden cehenneme gideceğine inanıyordu.

Osmanlı’nın su ile bütünlenmiş hali, 1552 yılında Osmanlılara esir düşüp, üç yıl boyunca Kaptan-ı Derya Sinan Paşa’nın yanında kalan ve bu süre içinde kölelikten hekimliğe yükselen İspanyol Pedro’nun kaleme aldığı, “Kânunî Devrinde İstanbul” isimli kitabında şöyle anlatılır: “İspanya’da ömrü boyunca iki kere yıkanmış hiçbir kadın ve erkek göremezsiniz. Türkler ise sık sık yıkanırlar. Türk hamamlarında bol su harcanır. Dünyada İstanbul kadar çeşmesi olan hiçbir şehir yoktur, her sokakta muhakkak bir çeşmeye rastlanır.” 

Bu durum sadece İspanya’ya has bir durum değil, o dönem Avrupa’sında geçerli bir yaşam biçimidir. Zaten o dönem Avrupa’sında, doktorlar banyo tavsiye etmedikçe yıkanmanın sağlık açısından son derece zararlı olduğuna inanılırdı. 

Meselâ Jean de Renoe isimli bir doktor, “Sadece ellerinizi ve ayaklarınızı yıkamanızda bir mahzur yoktur; başa su sürmek, son derece tehlikelidir. Unutmamalıdır ki, başa sürülen su, her türlü derdin kaynağıdır” diyor. 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Osmanlı’da ev hayatı 03 Kasım 2020 | 495 Okunma Osmanlı evleri ve modern evlerimiz 02 Kasım 2020 | 381 Okunma Toplum yeniden inşa edilmeli 31 Ekim 2020 | 397 Okunma Osmanlı’da çocuk olmanın anlamı 30 Ekim 2020 | 287 Okunma Türkiye’de çocuk olmak… 28 Ekim 2020 | 164 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar