Yüz sene daha bekleyemem…
Demir ve betondan yapılan her şeyin yüz yıl ömrü varmış: Yüz yıl sonra ya kontrollü olarak yıkacaklar ya da kendiliğinden yıkılıp gidecek!Bunu bilmek beni biraz olsun rahatlatıyor. İstanbul’un bu...
Demir ve betondan yapılan her şeyin yüz yıl ömrü varmış: Yüz yıl sonra ya kontrollü olarak yıkacaklar ya da kendiliğinden yıkılıp gidecek!
Bunu bilmek beni biraz olsun rahatlatıyor. İstanbul’un bu eciş-bücüşlüğünün ilânihaye sürmeyeceğini, yüz sene sonra yıkılıp yeniden doğru düzgün inşa edileceğini hayal ediyorum: Tabii dünyanın o kadar ömrü varsa… Ve tabii yüz yıl sonra İstanbul’u yönetecek olanlar, İstanbul’un binlerce yıllık tarihini, estetiğini, güzelliğini kavrayacak kapasitede olursa…
Biliyorsunuz, her şey insanla kaim: Ne kadar doğru insan, o kadar doğru dünya!..
Şu sel baskınları,şu trafik keşmekeşi,şu dikey mimari baskısı altında ezilen güzellikler, yakılan-kesilen ormanlar, şu gökdelenlerin insanı basan atmosferi, şu hava kirlenmesi, Marmara Denizi’nin şu küskün hali…
Önce biz İstanbul’u tükettik, şimdi İstanbul bizi tüketiyor!
Acaba şehirler yorulur mu? Eğer şehirler de insanlar gibi yoruluyorsa, bilin ki, İstanbul dünyanın en yorgun şehridir!