Zirveye tesadüfen çıkılmaz!
Osmanlı bir “Töre Devleti” kuruyor. “Din”den sonra “töre” geliyor: Başta Padişah olmak üzere, “kanun-u kadim”, yani “töre”, herkesi bağlıyor. Hiç kimsenin kudret ve kuvveti...
Osmanlı bir “Töre Devleti” kuruyor. “Din”den sonra “töre” geliyor: Başta Padişah olmak üzere, “kanun-u kadim”, yani “töre”, herkesi bağlıyor.
Hiç kimsenin kudret ve kuvveti “mutlak” değil. Özellikle padişahlar denetim altındadır ve kanunlarla törelere uymak zorundadırlar.
Padişahlar savaş ve barış ilanı hakkından bile mahrumdurlar. Bunun için ulemanın onayını almak gerekiyor (Sultan Dördüncü Mehmed, Macaristan savaşını erteleyememiştir).
İsrafa ve sefahate meyleden padişahlar, ulema fetvasıyla hallediliyor (Tahttan indiriliyor). Avrupa’daki gibi istibdat ve mutlakıyet yoktur, insanlık vardır.
Sultan Birinci Mahmud Devri Reis-ül-Küttablarından (Dışişleri Bakanı diyebiliriz) Emârzâde Hacı Mustafa Efendi’nin, Fransız Sefiri Marquis Villeneuve’e söyledikleri meşhurdur: “Aslına bakarsanız, Osmanlı Devleti, adı henüz konmamış bir cumhuriyettir.”