Adalet arayışı bitmiyor
Hukuka, cevap hakkına saygımız var. Haber ve yorumlarımızla ilgili "cevap hakkı"nı açıklama yollarını ayırt etmeden yayınlamak da yayın prensiplerimiz arasında. Nitekim dün 06.04.2019 tarihli "Milli Eğitim...
Hukuka, cevap hakkına saygımız var. Haber ve yorumlarımızla ilgili "cevap hakkı"nı açıklama yollarını ayırt etmeden yayınlamak da yayın prensiplerimiz arasında. Nitekim dün 06.04.2019 tarihli "Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'a Açık Mektup" başlıklı yazıma Murat Gökbayrak'ın vekili Av. Ali Gökbayrak açıklama göndererek "İddialar gerçek dışı" demiş. Avukatların işi vekalet sahibini savunmaktır. Birinci derece yakını olarak avukat da görevini yaparken "haysiyet, şeref, onur ve kişilik haklarını hedef aldığımı" iddia ederken adı geçen okuldaki 500 öğrenci, bir o kadar veli ve yöneticiyi de itham ediyor. Kaldı ki Milli Eğitim Bakanlığı adına yazımdan sonra arayan yetkili, konunun araştırıldığını ve büyük fedakarlıklarla çalışan personelin hukuki, insani haklarının bakanlıkça sonuna kadar korunacağını bildirdi. Bu konuda fazla polemiğe girmek istemiyorum. Dosya ortada… Gerçekler gün yüzünde… Dolambaçlı yollara gerek yok. Türkiye'nin yüz akı bir okuldaki örnek uygulamalara gölge düşürülmesine asla müsaade etmeyeceğimi de vurgulamalıyım.
***
Adaletsizliğin had safhaya ulaştığı dönemde zaman zaman güzel şeyler yazıp, örnekler ve çalışmaları da dile getirmeye çalışırken tamamen "şahsi" konulara girmekten de yorulduğumun altını çizmeliyim.
Dönüp yeniden haksız tutukluluklara değineceğim. Olağanüstü durumlarda hata payı yüzde 10-15 olabilir. Fakat iddianameler öylesine dökülüyor ki… Yerel mahkemelerin kararları ve gerekçeleri de çok kötü. Nitekim istinaf bazılarını bozuyor. Yargıtay tahliye ettirip, dosyaları iade edip, yeniden yargılanma istiyor. Bunlarda birisi de Gelibolu 18. Mekanize Tugay Komutanı Tuğgeneral İsmail Gürgen'in davası. Önce kızı Sultan daha sonra da eşi Deniz Gürgen mektup yazmış. Özeti şöyle:
"Babam İsmail Gürgen ile beraber görev yeri olan Çanakkale-Gelibolu'dan memleketimiz Denizli'ye yeğeninin düğününe katılmak amacıyla 12 Temmuz 2016 tarihinde 20 günlük izne çıktık. 15 Temmuz 2016 akşamı olan olayları Denizli'de halamın evinde hep birlikte otururken televizyondan öğrendik. Televizyonda olayları görmemizle beraber babamın tugayını arayıp emirlerini kesin ve net bir biçimde ortaya koyması bir oldu: ''Tugayın nizamiyesini kapatın kimseyi içeri almayın kimseyi de dışarı çıkartmayın. Kolordu komutanınızın ve benim emirlerimden dışarı çıkılmayacak. Kolordu komutanınızın sesini tanıdığınıza emin olun başkasından gelebilecek emirleri uygulamayın. Ben en yakın zamanda birliğe döneceğim''. O gece kurmay başkanına da yerine vekalet eden komutan yardımcısına da verdiği emirler açık ve netti, ifadeleri darbe karşıtı idi. Bahsi geçen kolordu komutanı, 15 Temmuz'dan sonra Orgeneralliğe terfi eden ve halen 1. Ordu Komutanı olan Orgeneral Musa Avsever'dir. Orgeneral Musa Avsever'in o gece, babamın darbe karşıtı emirler verdiğine ilişkin ifadesi de dosyada yer almaktadır.
Öyle ki babamın kurmay başkanı da mahkemeye tanık sıfatıyla çağrılıp dinlendiğinde ifadesi şu şekildeydi: '…Eğer tugayda görevli olan bizler bugün ailelerimizin yanındaysak bu, İsmail Gürgen komutanımız sayesindedir. Zira bize 'çıkın' emri verseydi hepimiz çıkmak zorunda kalırdık. Ancak bize verdiği emirler gayet açık ve netti: ''hiçbir asker hiçbir tank, silah, mühimmat dışarı çıkmayacak, kolordu komutanınızın (Musa Avsever) emirlerinden çıkmayın, onun sesi olduğuna emin olun, ben ilk fırsatta birliğe geleceğim.''…'