Bayramda mahpus mektupları...
Hapishanelerde "Bayram ziyareti" çoğunlukla "açık"tır. En azından aranızda cam, elinizdeki telefon ahizesinden kayda giren metalik ses gelmez. Elinden tutabilir, sarılıp sıcaklığını hissedersiniz...
Taş duvarların içinde özgürlük elinizden alındığı için siyasi görüşlerin, hayat tarzına dair detayların önemi yoktur. "Ortak yaşam alanı"nda "paylaşım" esastır. Aynı koşul ziyaretçiler için de geçerlidir. Türk Solu Dergisi'nin kurucusu Gökçe Fırat ile hiç bir araya gelmedim. Ortak tanıdıklarımız oldu. Ahsen Batur gibi O'nun yurtseverliğinden asla şüphe duymayan değerli dostların yanında "keskin davranışları" yüzünden başına iş açtığını düşünenler de var. Ceza kesilen dosyasında somut tek bir delil yok. Üstelik aynı oranda ceza alanlar yattıkları ile tahliye olurken Gökçe, hukuksuz 1,5 yıldır hapishanede tutuluyor. Bazıları ünlü (!) diploma işinin peşini bırakmadığı için "affedilmediği"ni iddia eder. Gökçe, sadece içerideyken değil, dışarıda iken de dergi ve kitaplarını kesintisiz yolladı. Arada bir el yazılı, fotoğraflı tek sayfalık kartpostal tarzı mektuplar da ulaştırıyor. Sayfanın sol üst köşesine gazeteden kestiği kanlar içindeki fotoğrafımı yapıştırmış.