Bir haksızlık daha...
Her gün yeni hukuksuzluklarla karşılaşıyoruz. Yüzlerce mesaj arasında bu defa Ergenekon kumpasına uğramış bir hukukçunun mektubu acıttı yüreğimi. O iblis için hatıra paralar bastırılıp el...
Her gün yeni hukuksuzluklarla karşılaşıyoruz. Yüzlerce mesaj arasında bu defa Ergenekon kumpasına uğramış bir hukukçunun mektubu acıttı yüreğimi. O iblis için hatıra paralar bastırılıp el üstünde tutulurken "Hinlerarası Dialog" adını verdiği kitabı yayınlayan Kuleli'den sınıf arkadaşım Bahadır Berk'i "İmamların Öcü" isimli kitabımda yazmıştım. Bahadır bir hukuksuzluğa daha dikkat çekmiş. Şöyle sesleniyor:
Biliyorsun geçmişte benim de yargılandığım FETÖ'nün hain tuzaklarından birisi olan Ergenekon Davasında ve benzer kumpas davalarında hukukun kıyısından köşesinden geçmeyen kararlara imza atıldığına ve masum insanların canlarına kıymak zorunda bırakıldığına, pek çok masum insanın yıllarca cezaevlerinde çürümeye terk edildiğine beraberce tanıklık ettik. Kesinlikle 15 Temmuz davaları olarak bilinen davaların böyle bir kumpas olduğunu iddia etmiyorum. Ancak hukuk sistemi bir yerinden sakatlanırsa, artık eskisi gibi asla işlemiyor. Bunu son günlerde bizzat yaşayarak görüyoruz. Bu davalarda yargıçlarımızın zaman zaman iktidara hoş görünmek veya başka sebeplerle hukuka, dosyalardaki delillere değil, faillerin, hatta kendilerinin siyasi tercihlerine ve kamuoyu yorumlarına bakarak bazı sanıklara en ağır cezaları verdiklerine, bazı sanıkların adeta kuş tüyü yastıkların üzerinde yargılanarak tahliye edildiklerine maalesef tanıklık ediyoruz.
Müvekkilim Albay Şener Balıkçıoğlu; yargılanmakta olduğu mahkemeden iddianamede hatta mahkeme kararında FETÖ denilen bu hain silahlı terör örgütüne üye olduğuna dair bir delil, iddia ya da suçlama bulunmadığı ve dolayısıyla bu hain girişimin bir parçası olması ve bu terör örgütünün güdümünde hareket etmesi için bir neden de bulunmadığı, o gece nöbetçi amiri olması ve merkez komutanı olarak görevlendirilmiş bir subay olmasından başka halde mahkûm oldu. Duruşmalarda adeta bağırarak herkesin açıkça görebileceği bu durumu savunmalarımızda belirttiğimiz halde ilk derece mahkemesinden bir sonuç alamadık. Aksine müvekkilimiz FETÖ'nün örgüt üyelerine kazandırdığı kurmaylık veya benzeri sınavlarda hiçbir kazanımı olmamış, hatta 2003 yılında yüksek lisans yapmış olmasına rağmen, kıdemini dahi alamamış, hatta sicili 2011 yılında FETÖ ile ilişkili olduğunu değerlendirdiğimiz amirleri tarafından kasıtlı ve haksız bir şekilde bozulmuş, sicil notu düşürülmüş, menfi kanaat bildirilerek, önü kesilmiş ve teamül dışı atamalar görmüş, bir subay...
Kendisine atfedilen ve hükümde aynı aşağıdaki cümlelerle açıklanan suç şundan ibaret "... intikale hazırlanan taburlar için İlçe Jandarma Komutanlığı ile İlçe Emniyet Müdürlüğü ile koordinasyondan darbeye destek kastı ile kaçınmak, darbeye destek verdiğini anladığı Tugay Komutanı .......' ın derdest edilmesi için 5. Kolordu Komutanı tarafından verilen derdest emrini yerine getirmemek, darbeye yönelik emirler veren .....'ın buna rağmen emniyetini sağlamak suretiyle ..." anayasayı ihlal suçuna yardım etmek...
Oysa ki; gerekirse derdest et şeklindeki bu emri veren Kolordu Komutanı ifadesinde; "....vermiş olduğum emri tereddütsüz yerine getirmiştir......Bu konunun nasıl
yapılacağını değil ne yapacağını emrettim. Nasıl konusunu ise kendisine bıraktım. Daha sonra öğrendiğim kadarıyla kendisi bir ekip oluşturarak tugay komutanı odasının giriş çıkışlarını emniyete almış, kaçmasını önlemiş." diyerek müvekkilimizin aldığı emri en iyi şekilde yerine getirdiğini açıkça ifade ettiği halde...