Cinnet hali...
Bir insanın kısa süreli olarak aklını kaybetmesi ya da aklını kaçırması ve bu dönemde de kişinin doğal halinde yapamayacağı bir takım akıl dışı ve mantıksız davranışlarda...
Bir insanın kısa süreli olarak aklını kaybetmesi ya da aklını kaçırması ve bu dönemde de kişinin doğal halinde yapamayacağı bir takım akıl dışı ve mantıksız davranışlarda bulunmasına "cinnet" deniyor. Uzmanlar cinnet için akıl hastalığı olmadığını belirtiyor. Bir kişinin "sıkıntılarının etkisi altında, geçici bir ruhsal parçalanma ve dağılma yaşaması" olduğunu vurguluyor. Bir kişi ümitsiz, çözümsüz, kızgınlık içinde ve hayata karşı olumsuz bakıyor ise cinnet ihtimalinin daha etkin olacağı, dahası insanları yok eden, yardım kapılarını kapayan ve insan olarak değerini küçülten yaklaşımların cinneti tetiklediğine dikkat çekiliyor.Bireysel cinnet anları gazetelerin üçüncü sayfa haberleridir ki son dönemde sayıları ürkütücü oranda artıyor. Cinnet bireyden çıkıp toplumsal hale dönüştüğünde savaşlar bile çıkabiliyor. Yakın dönemde Bosna'da yaşanan katliamları bazı bilim adamları toplumsal cinnet olarak adlandırıyor. Geçmişten bugüne yaşanan bazı siyasi eğilimler yüzünden ülkemizin de toplumsal cinnete teşne olduğunu hatırlatmak zorundayız.***Cinnetin kaynakları belli olmasına rağmen çeşidi de bol. Canım memleketimde cinnete en çok siyasal alanda rastlıyoruz. Siyaset dünyasının tanınmış simaları, tecrübeli yöneticileri ve hatta liderleri bir anda yılların birikimini düşünmeden anında hırçınlaşarak sarf ettikleri sözler ve davranışlarla tüm kesimleri şaşırtabiliyorlar... Siyaset bilimciler böylesi siyasi cinnet anlarının bazı liderlerce otoriteyi sağlamak amacıyla kurguladıkları taktik olarak nitelendiriyor. Yazının başında cinnetin sebeplerini irdelerken "Ümitsizlik ve çözümsüzlük anlarında tetiklendiğini" ifade etmiştik. Kaybetme dürtüsü de var elbet. Koltuğunu kaybetme korkusuyla cinnet haline girenler malumunuz. Bu esnada sadece kendilerine, yakın çevrelerine değil topluma da ciddi tehlikeler saçıyorlar."Adli haber" olarak tanımladığımız üçüncü sayfa olaylarındaki faillerin savunmalarında avukatlar genellikle müvekkillerinin akli dengelerinin yerinde olmadığını beyan ederek Adli Tıp'a sevkini talep ederler. Zira cinnet anı için yasalarda indirim yoktur. Cinnetin akıl hastalığı olmadığı gerçeğinden hareket ederek psikolojik rahatsızlık tanısı ile cezada indirim ya da daha ağır hasarlar için "akli dengesi yerinde değildir" veya "cezai ehliyeti yoktur" ibareli raporlar ile kurtulmanın peşine düşülür. Böylesi vakaları hayatın olağan akışı içinde hemen her gün yaşıyoruz. Örneğin İstanbul'da minibüste yaşanan şort giyme vakası bunlardan biri. Kişi tam kriminal tip. Sabıka dosyası da kabarık; uyuşturucu, yaralama, hırsızlık, gasp, vergi kaçakçılığı, elektrik hırsızlığı gibi suçlardan hüküm giymiş. Ama minibüste, şort giyen genç kıza "Ramazan ayında böyle giyinilir mi?" diye saldırıyor. Babası da oğlunun haklı olduğunu, dinen o tip giyinmenin caiz olmadığını iddia ediyor. Tutuklanıyor, bırakılıyor, tekrar tutuklanıyor. Şimdi savunmasında neler diyecek diye merak etmenin anlamı yok. Avukatları psikolojik rahatsızlığını beyan edecekler. Veya cinnet halindeydim, pişmanım deyip az ceza ile yırtacak.***Bireysel cinnetten siyasal cinnette dönelim. Bu alanda son dönemde o kadar çok örnek var ki... Say, say bitmez... Öyle ki iktidar sahipleri sanki memleketi kendileri yönetmiyormuş gibi halka ne kadar mağdur olduklarını anlatarak muhalefeti şikayet ediyor. Muhalefet de bir alem. Bazıları sanki kendileri iktidarmış gibi muhalefet partilerinin muhalifliğinin toplum barışını tehlikeye soktuğundan dem vuruyor. Hele biri var ki yıllarca hapis yattığı halde "adaletin son 50 yılda zirveye çıktığını" bile söyleyebiliyor. Öteki, partisinin üyelerinin, delegelerinin aldığı kararı yok sayıyor. Beriki 50 yıllık birikimi koltuk sevdası ile dağıtıyor. vb.. vb..Cinnet anı cinayetleri için cezai indirim yok. İyi güzel, tedavisi de henüz bulunamadı. Peki ya siyasi cinnetlerin... Orada işler daha vahim. Siyasi cinnetin cezası bile yok...