Fırat'ın Doğusu...
Kaf Dağı'nın ücra köşelerini görüp, onların yaşadıkları dramı öğrendikten sonra bizim Karadenizlilerin memleketlerine olan aşklarının anlamını çözmekte yol aldım. O ne...
Kaf Dağı'nın ücra köşelerini görüp, onların yaşadıkları dramı öğrendikten sonra bizim Karadenizlilerin memleketlerine olan aşklarının anlamını çözmekte yol aldım. O ne coğrafyadır ki toprağa tutunabilmek için yerin altına kök salınabiliyor... Kekik kokulu keven dikenleri, muhteşem ladin ağaçları gibi...
Dostluğu ile onur duyduğum, başım dara düştüğünde arayıp, sığınabileceğim bir elin parmağını geçmeyen "liman" isimlerden biridir Ahmet Ağabey!.. Bir kaç yaş aralığına rağmen "yitik kuşak" dediğimiz "78'lilerden". Üstelik bizim gibi "Kavruk Anadolu Delikanlıları" gibi değil "yurdunu kaybetmiş"lerin oğlu... Dede ,Kafkas sürgünü ile Anadolu'ya, Maraş'a gelip yeniden yurt kurmuş 9 evlat ile... İstiklal Harbine omuz verip kök salmışlar memlekete... Topraktan çıkarmışlar nafakalarını... Yetmemiş ekip-biçilecek araziler için Maraş'tan Cizre'ye kadar arpa-buğday-pamuk-pancar, yonca ekip sulamışlar icarını ödeyerek aile boyu. Manevi dünyası bu denli zengin çok az insan tanıdım. Ahmet Dokumacı bunların önünde gelenlerden. Tesadüf değil tevafuklarla dolu hayatının romanı yazılır, sinema filmi kesmez. Yıllar süren televizyon dizileri bile çekilmelidir. Dedesi, babası yurdunu kaybedince Ahmet Dokumacı da yurt kurdukları coğrafyada tutunabilmek, mücadele verebilmek için Türk Milliyetçiliğini, ülkücülüğü tercih edenlerden. 12 Eylül'ün öncesini ve sonrasını iliklerine kadar yaşayan Ahmet Ağabey'in 1984'te Cizre'de yaşadıklarının öyküsünü hemşerisi, kumpas davalarının önde gelen isimlerinden ve o coğrafyada polis ve istihbarat görevlerinde bulunan Hanifi Avcı kaleme almış "Fırat'ın Doğusu"nu...
***
"Vefa Adamı Ahmet Dokumacı"nın yaşam öyküsü ilginçtir. Gidip dedelerinin göçüp geldiği Kafkasları ziyaret ederek oradan gönül köprüleri inşaa ettiği gibi, ekmeğini kazanmak için çalıştığı Cizre'de oluşturduğu dostlukların peşini 40 yıldır bırakmıyor. Adı üzerinde "Kaf Dağı..." Farklı din, dil ve kültürlerin zenginliği anlatılmaz yaşanır. Dokumacı da bunu sadece Maraş'ta değil, bıçkın gençlik yıllarında İstanbul'da, Cizre'de, Ankara'da dibine kadar yaşamış kişi... 1984'te Cizre'de tanıştığı ailenin, yıllar sonra terör olayları yüzünden Mersin'e göçen fertlerinin başına gelenlerin de takipçisi olmuş. PKK terör örgütünün kandırıp dağa götürdüğü gencin ailesi evlatlarını kurtarabilmek için Dokumacı'nın kapısını çalmış. O da bu işin uzmanlarından Hanifi Avcı'ya müracaat etmiş. FETÖ'nün ne denli tehlikeli bir örgüt haline dönüştüğünü fark edip "Haliç'teki Simon"ları yazarak bedelini de Silivri'de yatarak ödeyen Avcı da yaşadığı tecrübelerle "kandırılmış genci" kurtarmanın yollarını bıkıp-usanmadan aramış. Nitekim 1984'te Cizre'de başından geçenleri yaşadığı sosyolojik gerçekleri tek tek anlatan Dokumacı'nın "Türkiye gerçeği"ni Destek Yayınları'ndan çıkan "Fırat'ın Doğusu"nda yansıtmış. Bir nevi yüzleşme...
***
Türkiye kendi gerçekleri ile yüzleşmeyi sürekli öteliyor. Dahası inkâr bile ediyor. "Fırat'ın Doğusu" bir dönem hikâyesi değil. Aynaya bakmak, okuma alışkanlığı olmayan canım memleketimin okumadan ziyade seyreden yöneticilerine de tavsiyem olacak. Milyonlara mal olan embesil televizyon dizileri yerine "Fırat'ın Doğusu"nu çektirin de toplumumuz bir nefes alsın.