Murat Ağırel'in mektubu…
Değerli okuyucularımız bu satırları okurken 6 aylık haksız tutukluluğun ardından Murat Ağırel, Barış Pehlivan ve Hülya Kılıç, İstanbul Çağlayan Adliyesinde duruşmaya çıkacaklar....
Değerli okuyucularımız bu satırları okurken 6 aylık haksız tutukluluğun ardından Murat Ağırel, Barış Pehlivan ve Hülya Kılıç, İstanbul Çağlayan Adliyesinde duruşmaya çıkacaklar. Sevgili kardeşlerimin bir gün bile tutuklu kalmaları hukuk cinayeti olmakla birlikte "onları içeri tıkan irade"nin bugün tahliye edilmelerini isteyebileceği tartışılır… Umarım bugün "sevindirici haber" ile uzun süredir yaşayamadığımız mutluluğu tadarız.
"Bu çocuklar çok genç, onları bıraksınlar ben yerlerine yatarım" diyen Müyesser Yıldız'ın henüz iddianamesi bile yazılamadı. 3 aydır Sincan'da hapis olan Müyesser, taş duvarların ardında da boş durmuyor. Avukatları aracılığı ile hemen her gün yurtta ve dünyadaki gelişmeleri yazarak bizlere ışık tutmaya devam ediyor. Murat ve Barış da öyle. …
Dün telefonuma Ağırel'in değerli eşi Dilek Hanımdan mesaj geldi. "Yavuz Bey, Murat bu mektubu size ulaştırmamı istedi" diyor. Şahane el yazısı ile ağabeyine ne kadar kararlı olduğunu bir kez daha hatırlatmış. Yazdığı mesajlar şahsımı çoktan aşıyor. Yeniçağ okurları ve mensubiyetiyle onur duyduğum Türk Milleti ile paylaşıyorum:
"Umut ışığı parlamıştı, Samsun'da güneş doğuyordu. Umudun ve ışığın düşmanları korktular. Karanlıktan çıkmayalım daha zifiri olsun diye çalıştılar. Gavur parası ile gazeteler bastılar, fetvalar verdiler, ölüm fermanları hazırladılar. Anadolu karanlığa karşı durdu. Umudun ışığını parlatmak için varıyla, yoğuyla direndiler. Kuvay-ı Milliye oldular. Çukurova'da, Toroslarda Kuvay-i Milliye'nin gazetesi ve sesi yoktu. Ahmet Remzi Yüreğir ve Ciltçi Ali Efendi ise işe koyuldular. Dağ başında makinelerini onardılar baskı kalıbını Torosların taşından yaptılar, kağıtlar katır sırtında geldi. Mürekkep yoktu! Ciltçi Ali Efendi "etraf orman çıra" sobalar gürül gürül yanıyor borular simsiyah kurumdan tıkanıyor. "Toplayın kurumları bezir yağı da bulun. Gerisine karışmayın kolay" dedi. O gün "Yeni Adana" gazetesi bu zor şartlarda basıldı. Hiçbir zorluk yıldıramadı kalpaksız kuvvacıları. Satılmış basına karşı, iş birlikçi basına karşı Kuvay-i Milliye'nin gazetesi oldular, sesi oldular. O günlerde gazetecilik mesleğini icra edebilmek için, halka sorumlu gazetecilik gereği doğruları aktarmak adına canlarını dahi vermekten çekinmeyen cesur, yürekli, fedakar gazetecilerin doğduğu toprakların çocuğuyum ben, gazeteciyi.
Haksızlıklarla, hukuksuzluklarla bana "taş olsa çatlar" dedirtmek istiyorsunuz. Ben taş değilim. Çukurova'nın yeşiliyim, Toroslarım Ceyhan'ım. Ben susmam…
Fakir fukaranın hakkını savunmayan, halkın derdiyle dertlenmeye, canım pahasına Cumhuriyet devrimlerini savunmaya, gazetecilik yapmaya devam edeceğim.