Okuyucu mektupları...
Bilgisayar teknolojisine rağmen el yazılı mektuplardan vazgeçemiyorum. Yaşadıkları ruh hali yansıyor yazılarına. Çoğunluğu "Cezaevi görülmüştür" damgalı. "Korlara Kumpas" başlıklı...
Bilgisayar teknolojisine rağmen el yazılı mektuplardan vazgeçemiyorum. Yaşadıkları ruh hali yansıyor yazılarına. Çoğunluğu "Cezaevi görülmüştür" damgalı. "Korlara Kumpas" başlıklı yazının mürekkebi kurumadı. Diyarbakır'da 7. Kolordu Komutanı İbrahim Yılmaz'a yapılan haksızlığı yazmıştım. Bir tek askerin sokağa çıkmadığı bölgede darbe girişimini ilk fark edip önlem alan Yılmaz'a 12,5 yıl hapis cezası verildi. İsnitaf'tan döneceğini umuyorum. Kurduğumuz gönül köprüsüne binaen 30 sayfalık dost mektubu yazarak derdini dökmüş. Ayrı bir yazı konusu. Uzun uzun yazacağım elbette.
***
Bursa'dan eski bir asker Av. Mehmet Ali Genç, FETÖ'nün kimlerle iş tuttuğunu fotoğraf arşivi ile yollamış, sağolsun. TİB eski Başkanı Osman Mithat Şen cezaevinden gönderememiş avukatları aracılığı ile eşi postaya vermiş. Çetrefilli bir dava. Konuyu teknik detayları araştırıp, bilirkişilerin raporlarını okuyunca ele alacağım. Kandıra'dan Önder Öngür'ün yazıp, hatırlattığı Donanma Davası da derinlerde... Sıraya aldım. Araştıracağım. Kandıra'dan Ender Özkul'u da... İzmir-Şakran'dan Ufuk Gökşen de başına örülen çorabı yazmış. Bir değil, 5 değil... Binlerce kumpas var... Silivri'den yazan Erdal Miniroğlu'nun dosyası henüz elime geçmedi. Ailesi ve avukatlarından detaylı bilgi almayı umuyorum. Yüreğimi yaralayan mektuplardan biri de Kırşehir'de evine 1 km. uzaklıktaki cezaevinde yatmakta olan Er Özgün Çetin'e ait... Hani yetkililer "tutuklu er yok" diyorlardı ya... Özgün o gece vurulmuş... Terhisine 13 gün varmış. Tedaviden sonra "Sen artık Gazi oldun" diye uğurlanmış kışlasından. Sonra da tutuklanmış... Rütbesiz erden darbeci olur mu? Öyküsünü detayları ile "Kumpas Mektupları" adını verdiğim kitaba koydum. Haftaya çıkıyor. Sincan'dan gelenler birikti... Öztürk Gür, Okan Ayday, Cihangir Can ve Mehmet Fatih Kılıç'ın yazdıklarını ayrı ayrı değerlendirip okuyucu ile paylaşacağım...
***
Bu haftaki mektupların arasında can evimden vuran ise Uzman Gökhan Duyun'a ait... Bir insanın yaşayabileceği en büyük acıyı, evlat acısını mahpusta yaşamış Gökhan... 3 yaşındaki kızı Tuana'yı, elleri kelepçeli olarak cansız vücudunu kucaklayıp, toprağa vermiş... Gökhan ağlattı beni... Uzman'dan darbeci çıkarmaya çalışan savcılar müebbet istiyor, evladını yitiren baba için... Onun hikayesi de ayrıntıları ile kitapda.
2 yıla yakın süre hapis yatıp beraat eden askerler var bir de... Adı üstünde aklanmışlar. Ama göreve dönemiyorlar. KHK ile atılınca KHK ile geri dönecekler. Yetkililer ise "bekleyin..." diyor. Daha neyi bekleyecekler. Yeterince çile çekmediler mi?