Silahsız darbeciler...
İnsanların kendisini aşırı önemsemesi, kahramanlık rollerine bürünmesi megalomanlığa götürür ki bu da hastalıktır. Toplumun tüm kesimlerinde böylesi hastalara rastlamak mümkün. Böylesi tipler...
İnsanların kendisini aşırı önemsemesi, kahramanlık rollerine bürünmesi megalomanlığa götürür ki bu da hastalıktır. Toplumun tüm kesimlerinde böylesi hastalara rastlamak mümkün. Böylesi tipler devlet erkini ele geçirince işler çıkmaza sürükleniyor. Devletin olmazsa olmazı olan hukuk ve adalet yerini bulmuyor. Kanun adamlarının böyle kişilere dikkat etmesi gerekir. Mahkemelerde böylesi tiplerin tanıklığına müsaade edilse bile anlattıklarından yola çıkılarak karar vermek adil olamaz.***Yıllar boyu Silivri'deki "kumpas davaları" ve Diyarbakır'daki "faili meçhul cinayetler ve asit kuyuları" yalanlarının duruşmalarını takip ettim. Gizli-açık tanıkların beyanlarını dinledim. Vedat Türkali'nin ünlü hikayesinden esinlenerek "Yalancı Tanıklar Kahvesi" başlıklı bir yazı ile gizli tanık rezaletini, şizofreni hastalarının akla hayale gelmez ifadelerini, örgüt tarafından yönlendirilmiş maşalarının çapraz sorgudaki zırvalarından notlar paylaştım okuyucularımla. Nitekim hukuk tarihimizin yüzkarası o davalar çöktü. Gerçekler geç de olsa ortaya çıktı. Ancak geride halen telafisi mümkün olmayan kayıplar kaldı. Biri bitmeden diğeri başlıyor. FETÖ'nün maşalarının mahkemeleri tam bitti derken bu defa 15 Temmuz darbe girişimi ile mahkemelerde hukuk katliamı devam ediyor. Üstelik "gizli tanık" rezaleti de sürüyor.