Uzman erbaşların feryadı...
İçimi acıtan bir mektup daha... Söylemek ve yazmak istediğim her şeyi satırlarında zaten yazıyorlar...Ben İstanbul'da 47. Motorlu Piyade Alay Komutanlığında sözleşmeli Uzman Erbaş rütbesinde hafif araç...
İçimi acıtan bir mektup daha... Söylemek ve yazmak istediğim her şeyi satırlarında zaten yazıyorlar...
Ben İstanbul'da 47. Motorlu Piyade Alay Komutanlığında sözleşmeli Uzman Erbaş rütbesinde hafif araç sürücüsü olarak görev yapmaktaydım. Meslek hayatımın daha 4. yılında yaşanan hain darbe girişimi münasebeti ile 3 yıldır 1 No.'lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunmaktayım. FETÖ ile hiç bir iltisakım olmaması ve bulunmamasına rağmen 15 Temmuz gecesi kışladan hiç çıkmadığım herhangi bir hain darbe girişimine yönelik mahkemenin de gerekçeli kararında belirttiği üzere "Kışladan çıkmamışlardır, polislere mukavemet göstermemişlerdi, halka karşı bir direnişte bulunmamışlardır" dediği gerekçeli kararı olmasına rağmen şuanda Kışladan çıkmayıp hiç bir eylemi olmayan Türkiye'de darbe girişimi davalarında tek sözleşmeli Uzman Erbaş rütbesinde 309. Md. (Anayasal Düzeni Bozma) suçlaması ile hakkımda 22 Şubat 2019 tarihinde İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hakkımda müebbet hapis cezası hükmü verilmiştir. Hakkımda tanık olarak dinlenen o gece ile ilgili tüm tanıkların ifadelerinde ve şuanda görevlerinde olan kişiler benim o gece darbe girişimine yönelik her hangi bir faaliyetim ve söylemim, odamdan hiç ayrılmadığımı belirtmelerine rağmen hatta 16 Temmuz sabahı Alay Komutanının yakalanması ve emniyetli bir şekilde güvenlik güçlerine teslim edilmesini sağlayan benim olduğum hem tanık beyanları hem de soruşturma savcısının hazırladığı iddianamede açıkça belirtmesine rağmen hakkımda böyle bir kararın verilmesi Türkiye'de ilke geçmiştir. Ve ayrıca 3. Kolordu Komutanlığının hain darbe girişiminin hemen akabinde yapmış olduğu idari tahkikat raporunda "Kışlada Alay Komutanı tarafından bizzat görevlendirilen rütbeli ve nöbetçi personel, basın ve ailelerinden gelen telefonlar neticesinde alayın bir darbe girişimi olduğunu öğrenmiş, kışlanın emniyeti haricinde herhangi bir olaya karışmamışlardır." demektedir. Ve ayrıca Alay Komutanının teslim edilmesini müteakip Kolluk Kuvvetleri, kışla içerisine davet edilmiş, kendilerine yardımcı olunarak kışladaki personel doldur boşalt istasyon civarına toplanılarak Tümen Komutanı Tümgeneral Kemal BAŞAK ve Esenler İlçe Emniyet Müdürü olaylarla ilgili açıklamalarda bulunmuştur. Ve idari tahkikat heyetinin durumu değerlendirme kısmının D bendinde şöyle demektedir: "Ancak olay sürecinde kışla içerisinde kalan personel kendi yasal görevlerini icra etmiş ve kışla emniyetini sağlamışlardır. Kışla içerisinde silah kullanılmamıştır" denmektedir. Her şeyin lehime olduğu aleyhime olan hiç bir şey olmamasına rağmen hakkımda böyle bir hükmün nasıl kurulduğuna aklım ermiyor. Ben 3 yıldır cezaevindeyim. FETÖ üyeliğinden tutuklanan veya FETÖ üyeliği tespit edilen tek Sözleşmeli Uzman Erbaş görmedim. Saygıdeğer adalet mercilerinin ve saygıdeğer devlet büyüklerimizin bunu nasıl görmediğine aklım yetmiyor. FETÖ üyeliği olmayan bir insana bu cezaların verilmesi benim gibi lise mezunu bir insanın bile 3 yıldır düşünüyorum hiç bir şekilde mantığım yetmiyor. Sözleşmeli Uzman Erbaşın ne olduğunu bilmeyen 26. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından sözde yargılandım. 3 yıldır cezaevinde olmam münasebeti ile eşimin ve oğlumun Ordu'da ikamet etmeleri münasebeti ile ailemi 4-5 ayda bir görmekteyim. Ailem maddi sıkıntılar yüzünden yanıma gelememektedirler. Bir an önce telafisi olmayacak sonuçlar yaşanmadan bizlerin seslerini sayın yetkililerin duymasını istiyorum. Size de nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum. Bizlere yazı köşenizde yer verdiğiniz için minnettarım. Kendim ve tüm Sözleşmeli Uzman Erbaşlar adına, İstanbul'daki mahkeme heyetlerine ne olduğunu anlatamadık. Sizlerin sayenizde sesimizi duyacaklarına inanıyorum. Saygılarımı bir minnet borcu bilirim. / Mustafa Tonyalı
***
Adalet tecelli edene kadar mektuplara devam edeceğim... Unutulmasın ki adalet bir gün herkese lazım olacak...
BMC'DEN CEVAP VE DÜZELTME
18.10.2019 tarihli "Türkiye'de Yeniçağ" gazetesinin 10. sayfasında "BMC'yi kim koruyor?" başlığıyla yayınlanan köşe yazısında, Müvekkil Şirket aleyhine haksız, mesnetsiz, gerçek dışı ve olumsuz algı oluşturmaya yönelik ifadelere yer verilmek suretiyle Müvekkil Şirket, Müvekkil Şirket'in ortağı ve Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ethem Sancak ve Müvekkil Şirket'in Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Taha Yasin Oztürk'ün kişilik hakları ihlal edilmiş ve itibarları zedelenmiştir. Köşe yazısında Müvekkil Şirket'in ortağı ve Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ethem Sancak aleyhine kullanılan "Sarayın aşığı" ifadesi hakaret ve aşağılama içermekte olup, bu ifadenin habercilik/gazetecilik ilkeleriyle bağdaşır bir yanı yoktur. Bunun yanında Müvekkil Şirketin kayrıldığına ilişkin ifade de mesnetsiz ve gerçek dışıdır. Köşe yazısında yer alan ve Müvekkil Şirketin tank taşıyıcı araç ihalesi bakımından iş bitirme, faaliyet ve üretimi olmadığına ve ihaleyi yukarıdan gelen emir ile aldığına ilişkin ifadeler de mesnetsiz ve gerçek dışıdır. Daha önce benzer ihaleleri hukuka uygun süreçler sonucunda kazanmış ve başarıyla tamamlamış olan Müvekkil Şirket, ihaleyi düzenleyen kurum tarafından tank taşıyıcı araç ihalesini gerçekleştirmek için üstün mühendislik ve üretim yetenekleri ile fiyat avantajı sayesinde uygun bulunmuştur. Tank taşıyıcı araçların teslimatı proje takvimine uygun bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Üretim veya teslimatta Müvekkil Şirket kaynaklı herhangi bir gecikme yaşanmamıştır. Öte yandan, Müvekkil Şirketin Yönetim Kurulu Üyesi olan Sayın Taha Yasin Oztürk'ün", TRT ekranında tank taşıyıcıların görevde olduğuna ilişkin bir beyanı kesinlikle bulunmamaktadır. Yazı içerisinde kullanılan "arsızca" ifadesi de eleştiri sınırlarını aşar nitelikte olup, alenen hakaret ve aşağılama içermektedir. Bu tür mesnetsiz, gerçek dışı ve hakaret içeren ifadeler Anayasa'nın öngördüğü basın özgürlüğü ilkesine aykırı olup, hukuk düzeni tarafından korûnmamaktadır. Son olarak, köşe yazısında, "Altay" tankı ihalesinin Müvekkil Şirkete "verildiğine" ilişkin imalı ifadelerde bulunulmuş, Arifiye'deki tank-palet fabrikasının "Katarlı şirkete" devredildiği belirtilmiş, Altay tankının güç grubunun bulunmadığı, bu konuda gecikmeler olduğu, ceza ödenmemesi için hukuksuzluk yapıldığı, Müvekkil Şirketin korunduğuna ilişkin açıklamalara yer verilmiştir. Tüm bu açıklamalar mesnetsiz ve gerçek dışıdır. Belirtmek isteriz ki, Altay tankı ihalesi, teknik ve mali anlamda en iyi teklifi veren Müvekkil Şirket tarafından kazanılmıştır. Arifiye'deki tank-palet fabrikasında mülkiyet devri söz konusu değildir; kullanım hakkı 25 yıllığına Müvekkil Şirkete devredilmiştir. Müvekkil Şirket bir "Katarlı şirket" değil, "çoğunluk hisseleri Türk ortaklara ait olan, Katar ortaklı bir şirkef'tir. Altay tankı projesinde herhangi bir gecikme ya da buna bağlı ceza ödenmesi söz konusu değildir. Yukarıda ayrıntılı olarak açıkladığımız üzere köşe yazarı, yazısındaki iddialara ilişkin somut bir veri veya dayanak sunmaksızın, gerçek olmayan hususları gerçekmiş gibi yansıtarak Müvekkil Şirket ve ortakları aleyhine olumsuz algı oluşturmaya çalışmış, bunun da ötesine geçerek alenen hakaret ve aşağılama içeren ifadeler kullanmıştır. Bu sebeplerle, yayınlanan habere karşı yukarıdaki açıklamaları yapma gereğinin doğduğunu kamuoyuna saygı ile duyururuz.