İstihdam kabiliyetimiz devam ediyor...
Her ay işsizlik verileri açıklandığında birbirinden zıt iki görüş kamuoyuna yansıyor. Aslında bu durum bardağın boş mu dolu mu tarafına odaklandığınızda ortaya...
Her ay işsizlik verileri açıklandığında birbirinden zıt iki görüş kamuoyuna yansıyor. Aslında bu durum bardağın boş mu dolu mu tarafına odaklandığınızda ortaya çıkıyor. “İşsizlik oranı yükseldi” meselesine takılarak ya da “İstihdam edilenlerin sayısı arttı” diye yorumlayabilirsiniz. İkisi de doğru.
Önce yapısal sorunumuzun yerli yerinde durduğunu belirtmeliyim. 15 yaş üstü çalışabilir nüfusun (58 milyon 621 kişi) yüzde 47.5’i iş aramıyor. Bunların bir kısmı emekli, bir kısmı ev kadını, bir kısmı da iş bulma ümidini yitirmiş insanlar. Gelişmiş toplumlarda işgücüne katılım oranı yüzde 75’lerin üzerinde. Bireylerin iş ortamına katılma oranı ile demokrasi arasında sıkı bir ilişki var. Bireyin başka bireye bağımlılığının azalması, bireysel kararlarında daha özgürleşme anlamına geliyor. En azından aklını bir başkasına teslim etmiyor. Bir başka sorunumuz, kadınların işgücüne katılımları zayıf. Her 100 çalışanın sadece 29 kişisi kadın. Gençlerimiz arasındaki işsizlik oranı da yüksek.
Altını çizmemiz gereken bir başka nokta kayıtdışılık. Her 100 çalışanın 35’i iş güvencesine sahip olmadan geçimini sağlıyor. Bu durum çalışma barışını bozan, sömürü düzenini besleyen ve çalışanları patronların iki dudağına teslim eden bir yapı oluşturuyor.