68’li gazeteci Tuğrul’dan ‘huysuz’a!
Tuğrul’un kitabını görünce çok heyecanlandım. Tuğrul Eryılmaz. 68’li ve Gazeteci. Asu Maro ile bir nehir söyleşi. Yapıldığını, yazıldığını biliyordum, hatta ben de fotoğraf...
Tuğrul’un kitabını görünce çok heyecanlandım. Tuğrul Eryılmaz. 68’li ve Gazeteci. Asu Maro ile bir nehir söyleşi. Yapıldığını, yazıldığını biliyordum, hatta ben de fotoğraf vererek katkıda bulunmuştum. O gece okumaya başladım, ertesi gün gece yarısına kadar, nedense uzun sürede. Çok derinlere daldığım için olabilir mi? Şaka değil, 78 yılından beri tanışıyoruz ve “ayrı dünyaların insanı” olmamıza karşın, yollarımız o kadar kesişti ki. Aynı sınava girip aynı fakültede öğretim üyesi olduk. İstanbul’a gelip Nokta’yı çıkardık. Sonra o da ben de, o yayın, bu dergi, o gazete savrulup dururken zaman zaman birlikte çalıştık, kimi uzun, kimi kısa. Sadece gece yarılarına, sabahlara kadar çalışmadık elbet, yiyip içtiğimiz, gezip tozduğumuz da oldu. Bakalım ne anlatmış, nasıl anlatmış, birlikte yaşadıklarımız başkasının gözünden nasıl görünüyormuş, o heyecanla yaladım yuttum kitabı. Buraya kadar olanı bana özel tabii. Sıradan okur, kitabı 68’li bir gazetecinin yaşamöyküsü olarak değerlendirecek. Ama o kadar çok tanıdık isim var ki, herkesi de bir merak saracak. 68’li olmak, şimdiki gençler için Gezi gençliği olmak neyse öyle bir şey. O yıllar Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde 68’li olmak ise bir “Binbir Gece Masalı” gibi bir şey. Aklınıza gelebilecek bütün sol ve sağ fraksiyonlar mevcut. Üstelik bu öğrenciler boykot ve işgal yapmanın dışında ders de çalışıyor ve içlerinden başbakan, bakan, elçi, gazeteci, bilim insanı, anarşist, eylemci, ne ararsanız çıkıyor. Çubuklu pijamalı yurt fotoğrafları da var, Amerikan Haberler Merkezi’ni nasıl taşladıkları da! Ve sonra Tuğrul’un Londra maceraları, Ankara BYYO, İstanbul medyası. Sadece benimle beş ayrı medyada, gazete, dergi, ek, birlikte olmuşsa, siz düşünün artık kimlerle neleri yapmış. Çocukluğundan başlayarak, çocuğuna kadar her şeyi bütün içtenliğiyle anlatmış Tuğrul. Tarafsız gazetecilik mi?...