Alışırız sanıyorlar ama alışamıyoruz
Turgut Özal başlatmıştı yasalara pek de uymayan işler yapmayı. “Alışırlar, alışırlar!” diye tepkileri kulak ardı etmeyi. “Benim memurum işini bilir” diyen de ilk oydu. Hukuka uymayı değil...
Turgut Özal başlatmıştı yasalara pek de uymayan işler yapmayı. “Alışırlar, alışırlar!” diye tepkileri kulak ardı etmeyi. “Benim memurum işini bilir” diyen de ilk oydu. Hukuka uymayı değil, hukuku kendine uydurmayı marifet bilen “Yeni Türkiye”nin temelleri o zaman atıldı, anayasayı bypass etme o zaman başladı. Ne acıdır ki o dönemi bile mumla arıyorum ve hukuksuzluğa bir türlü alışamıyorum! Mesela “Partili Cumhurbaşkanı”na alışamıyorum! Salı günleri kâbus oldu. TBMM’de grup toplantıları var. Herhangi bir partiye oy vermiş hepimizin Cumhurbaşkanı olması gereken başkan, TBMM’ye geliyor ve yeni düzene göre başında kaldığı partisinin grubunda konuşuyor. Hem de ne konuşma; partisi ve ittifak yaptığı ortağı dışındaki partileri adeta bir “dış düşman” kılıfına sokarak, her türlü hainlikle suçluyor. Bahçeli de aşağı kalmıyor, “Türkiye’nin bekası” için kendileri dışındaki o üç partinin buhar olup uçması, yok olması gerekmiş gibi davranıyor. Beyler, o partiler seçilerek, meşru yollardan geldi meclise? Cumhurbaşkanı Meclis’te dolaşırken tıpkı dışarıda olduğu gibi koridorlar kapatılıyor, milletvekilleri şeritlerin arkasında bekletiliyor da kavga çıkıyor. Ve bunlar olurken Cumhurbaşkanı kendisine klasik müzik dinlese iyi olur denmesine “faşizm” nitelemesinde bulunuyor.
Alışamıyorum! TBMM çatısı altında bulunan ve oraya seçmenlerin özgür iradesi ve oylarıyla seçilerek gelmiş milletvekillerinin, iktidarda olmayanlarının sanki savaş halinde olduğumuz bir ülkenin temsilcileri gibi görülmesine alışamıyorum? Bu gerginlik, kibir, düşmanlık neden? Alt tarafı belediye başkanlarını seçeceğimiz bir yerel seçim yapacağız, ne oluyoruz yahu?
Olan şu: Ana Muhalefet Partisi CHP, seçim stratejisi olarak herkesi kucaklayan bir sevgi böceği rolünü benimsedi. Ne etnik, ne dini, ne şu, ne bu, hiçbir ayrım yapmada...