Bunun adı ‘Sivil Ölüm’
Son yazımda bu konuya devam edeceğim demiştim. Çünkü söylenecek söz bitmedi. KHK’lilerden ve maruz kaldıkları “infaz”dan bahsediyorum. İnsanın ya başına gelmesi lazım, Allah korusun, ya da...
Son yazımda bu konuya devam edeceğim demiştim. Çünkü söylenecek söz bitmedi. KHK’lilerden ve maruz kaldıkları “infaz”dan bahsediyorum. İnsanın ya başına gelmesi lazım, Allah korusun, ya da başına gelenlerden birebir dinlemesi, araştırması lazım. Ben bildiğimi zannediyordum, buzdağının üstünü biliyormuşum. Geçen hafta Cem TV’deki televizyon programı dolayısıyla konunun içine dalınca okyanusta boğuluyorum sandım! Konuklarımızdan İştar Gözaydın, hukuk profesörü, din ve devlet işleri konusunda uzman. Alevileri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne verdikleri dosyada savunmuş, hukuk dersleri verdiği Gediz Üniversitesi, “FETÖ”cü kabul edilip kapatılınca da kendisini savcı karşısında bulmuş, hiç beklemediği bir biçimde tutuklanmış, üç ay yattıktan sonra serbest kalmış. Ama o arada da pasaport da gitmiş, herhangi bir üniversitede çalışma hakkı da. Suçu yok, ceza almamış. Ama insanca yaşama hakkı alınmış elinden. Bir hukukçu olarak bu durumu “Sivil Ölüm” olarak niteliyor, tüyler ürpertici değil mi? Hâkim kendisi hakkında “Suç işleme potansiyeli var” gibi bir cümle kullanmış! Yani niyeti kötü. Bunun da nedeni herhalde, “Barış bildirisine imza attınız mı” sorusuna “Atmadım, çünkü haberim olmadı. Olsaydı muhtemelen atardım” demiş olması! Barış istemek hep suç oldu bu ülkede. Barış Akademisyenleri, 1500 kişi, yargılanıyor. Sonra da “Niye Türk üniversiteleri ilk yüz arasında değil?” Sonuncu olmadıklarına şaşırmıyor da.
Beraat etmek neye yarıyor?
Duruşmalarını uzaktan da olsa izlediğim uzman çavuşlar var; 15 Temmuz gecesi, hain FETÖ’cülerin kandırmasıyla, “Valiliğe terör saldırısı var, güvenlik alınacak” emriyle araçlara binip Sakarya Vilayeti’ne gidiyorlar, ortada ne saldırı, ne terör var. Olayı anlamaya çalışırken halk geliyor, durumu ke...