Düşmana gerek yok, orduyu biz çökertiyoruz!
En kıymetli varlığımız, hatta en önemli ihraç malımız bile denmişti ordumuz için? Peki öyleyse orduyu çökertmek, etkisizleştirmek için yapılan manevraların tek nedeni, ordunun siyasete müdahale...
En kıymetli varlığımız, hatta en önemli ihraç malımız bile denmişti ordumuz için? Peki öyleyse orduyu çökertmek, etkisizleştirmek için yapılan manevraların tek nedeni, ordunun siyasete müdahale olasılığını yok etmek midir?
Milli, laik ve devrimlerin bekçisi orduyu tehdit olarak gören zihniyet, kumpas davalarıyla, Balyoz’la, sözüm ona Askeri Casusluk masallarıyla çökertti önce TSK’yı.
En parlak subaylar yıllarca hapis yattı, ordudan uzaklaştırıldı, yerlerine FETÖ’cüler terfi etti. FETÖ’cü unsurların gerçekleştirdiği darbe girişimi sonrası ise, hiçbir suçu olmayanlar da bedel ödedi. Darbeci yetişiyor diye okulları kapatıldı.
Ne gerek var diye hastanelerine el konuldu. Dünyanın bütün ordularındaki uygulama olan, ordunun kendi işini kendisinin görmesine son verildi. Asker sadece askerlik yapsın ilkesinin arkasına sığınılarak yemekten temizliğe her hizmet dışarıdan satın alınmaya başladı.
Savaşta yemeği kim yapacak?
Oysa emekli amirallerin sorduğu gibi savaşta da mı yemek dışarıdan gelecek? Nerede kaldı ordunun güvenliği, lojistiği? Ve Manisa’da yaşananlar: bu iktidar döneminde liyakat değil, yandaşlık geçerli olduğu için pıtırak gibi çoğalarak büyüyen bir şirket, Manisa’da tam dört kez yemek dağıttığı kışlada sağlık rezaletine neden oldu.
Bini aşkın askerimiz zehirlendi, biri şehit oldu! Çatışmada değil, kışlada, yemek zehirlenmesinden! İnsan aklını yitirir!
Yalan dolan